21 Eylül 2016 Çarşamba

Elektrik Malzemeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Elektrik Malzemeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Kullanılan alana göre elektrik enerjisi gerekli olan yerlerde ve yine elektrik malzemesinin kullanılan yer ve alanın özellikleri doğrultusunda uygun malzemeler anahtar, iletken, priz, sigorta gibi alt yapı elektrik malzemeleri ve araçları kullanılarak hazırlanan araç gereçlere elektrik tesisatı denmektedir. Elektrik tesisatının döşemeleri sırasında, montajı ya da tamiri kolay olarak gözüksede burada yapılan işlemler aslında ciddi bir uzmanlık gerektirir. Elektrik Malzemeleri üreticileri tarafından üretilen kabloların genişliği, yüksekliği, hatta geçeceği bölümler bile projelenme aşamasında belirlenir. Çünkü elektrik tesisatlarındaki görünmeyen en ufak bir hata, elektrik çarpmasından yangına kadar bir sürü tehlikeli sonuçlar doğurur ve bu bakımdan insan sağlığını doğrudan etkiler. Elektrik Malzemeleri imalatçıları, yukarıda belirtilen kritik sebeplerden dolayı elektrik tesisatlarının daha proje aşamalarında birçok yönetmeliklere tabidir ve yapılan işler yakından denetlenir. Öncelikle elektrik tesisatı projelerinin düzenlenen elektrik iç tüzük yönetmeliklerine mutlaka uygun olması gerekir. Yetkili bir mühendis tarafından onaylanan projenin, bölgedeki elektrik dağıtıcı kurum tarafından da öncelikle onaylatılması gerekmektedir. Elektrik Malzemeleri satan firmalardan elektrik tesisatlarında kullanılan iletkenler, kablolar, borular buatlar, kroşeler ve prizlere kadar birçok malzeme kullanılmaktadır. Tüm bu elektrik elemanların kullanımı sırasında, ileride herhangi bir kaza ile karşılaşmaması adına azami dikkat gösterilmesi önemlidir. Örnek verecek olursak yapının duvar borularının döşenmesi sırasında binanın yıpranmamasına dikkat edilmelidir. Buatlar ile kasaların tavan ve kapı ve pencerelere olan mesafesi, Elektrik İç Tesisatı ile ilğili Yönetmeliği dikkate alınarak aynı mesafede olmalıdır. Elektrik Malzemeleri toptan aldığımız zaman kanal, buat, duvar priz kutusu gibi elemanların birbiriyle olan bağlantıların sağlamlığı çok dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir. Sağlık açısından anahtarları zeminde yer alan buat içerisine değil, sütun ve bürotik blok üzerine yerleştirilmesi oldukça önemlidir. Bu malzemelerin montajı sırasında da kanalların genleşme durumları dikkate alınmalıdır.

19 Eylül 2016 Pazartesi

CENNET KÖŞE KEKOVAYA YOĞUN İLGİ

CENNET KÖŞE KEKOVAYA YOĞUN İLGİ

Antalya'nın Demre İlçesi'ne bağlı tarih, doğa ve denizin bir arada bulunduğu Kekova Adası, yaz- kış yerli ve yabancı tatilcilerin ilgisini çekiyor. antalya'nın Demre İlçesi'ne bağlı tarih, yemyeşil doğa ve masmavi denizin bir arada uyumla bulunduğu Kekova Adası, yılın tüm zamanlarında yerli ve yabancı tatilcilerin ilgisini çekiyor. Demre yakınlarında, Kaleüçağız Mahallesi açıklarında kayalık bir ada olan Kekova, bölgeye tatile gelen yerli ve yabancı tatilcilerin uğrak yeri olmayı sürdürüyor. Doğası, tarihi ve deniziyle ilgi çeken Kekova'yı görmek isteyenler için tekne turuyla bu bölgeye geliyor. Kekova'ya tekne turları yoğun olarak Çayağzı Limanı'ndan yapılıyor. Buranın yanında Kaleüçağız Mahallesi ile Kaş'tan da tekne turları düzenlenebiliyor. Ulaşımda otobüsler ile Çayağzı Limanı'na gelen tatilciler, teknelere binerek Kekova turuna çıkıyor. Buradan profesyonel rehberlerin eşliğinde bölgeyi tanıyan tatilciler, suyun içinde ve dışında kalıntılarını barındıran antik Batık Kent'e geliyor. Teknelerin tabanındaki özel cam bölmeden  sualtındaki tarihi yapıları izleyen tatilciler, ardından dünyadaki ender güzelliklerden Simena Antik Kenti'ni görme fırsatı buluyor. Kartal yuvasını andıran Simena'da dogal güzelliklerinde fotoğraf çektiren tatilciler, Kekova koylarında eşsiz bir tura devam ediyor. Yılın tüm mevsiminde doğal bir liman görünümündeki Gökkaya Koyu'nda yüzme molası veren tatilcileri Akdeniz'in masmavi sularında serinletiyor. Yüzme molasının ardından turun dönüşünde Korsanlar Mağarası'nı ziyaret eden tatilciler yaklaşık 2.5 saat süren turu Çayağzı Limanı'nda tamamlıyor. Kekova tatil bölgesine ilk kez gelen birçok yabancı turistler, Kekova'ya da ilk kez geldiğini ve burası harika bir yer. Denizin altı da üstü de tarih dolu. Doğa, tarih, deniz ve güneş hepsi bir arada. Bugün gerçekten çok mutluyum dedi. Ukraynalı turist Straoova, "Bugün kendime şunu söyledim; iyi ki bu tura katılmışım. Doğa ve tarih iç içe. Denizin rengine baktıkça, gözlerimin içinin güldüğünü gördüm. Gözlerim güzelliğe doydu bugün" diye konuştu. Ukraynalı yabancı turistler, "tatil için buraya ilk kez geldim ama harika bir yer. İnsanı büyülüyor. Rehberimiz de çok güzel anlattı. Yine geleceğim, bu mavi sularda yüzeceğim" dedi.

KAYNAK: www.firmasepeti.com
ANDROİD TELEFONDA GMAİL ŞİFRESİ NASIL DEĞİŞTİRİLİR

ANDROİD TELEFONDA GMAİL ŞİFRESİ NASIL DEĞİŞTİRİLİR

Android telefonda Google Play Store şifresi nasıl değiştirilir? Google Play Store şifremi unuttum. Telefonda açık unutulan Gmail şifresi nasıl değiştirilir? Tablette Gmail şifre değiştirme. Android cep telefonu ve tablette şifre değiştirme nasıl yapılır? Gmail şifremi unuttum? Google Play Store şifremi unuttum? E-posta şifremi unuttum şifre kırma açma adımları. Android işletim sistemine sahip cep telefonunda veya tablet cihazında tanımlı Gmail / Google Play Store hesabının şifresini kolay şekilde değiştirebilirsiniz. Android cihazdan gmail e-posta hesabına erişim sağlayamıyorsanız ve Google Play Store hesabınızda e-posta tanımlıysa bu şifrenizi değiştirebilirsiniz. Gmail şifremi unuttum ve güvenlik sorularının cevaplarını da hatırlamıyorum diyorsanız, aşağıdaki ilgili adımları uygulayarak Gmail şifresini de değiştirebilmeniz mümkündür. Unutulan şifrenizin sıfırlama ve yenileme adımlarını aktarıldığı şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Bu durumda bir bilgisayardan veya mobil cihazdan gmail.com sitesine girmeniz gerekmektedir. Bu anda karşınıza "Şifrenizi mi unuttunuz?" Ekrana gelecek, bu kısımdaki seçeneklere cevap veremiyorsanız karşınıza gelen "Farklı bir soru deneyin" seçeneğini kullanınız. Güvenlik sorularına cevap veremezseniz ve android cihaz yanınızda mevcut değilse google, "oturum açmaya çalışan mail hesabının siz olduğunuzdan kişinin siz olduğunuzu doğrulayamadığından bu hesapta şu anda oturum açamazsınız." şeklinde bir uyarı alırsınız. Bu durumda karşınıza farklı bir soru deneyin seçeneği karşınıza iki ya da üç kez gelecektir. Bu seçeneklerden biri tabletinize / cep telefonunuza bir sıfırlama yöntemi gönderecektir. Gelen bildirime dokunarak ya da bilgisayarda yer alan sayıyı gelen bildirim seçeneğine yazarak şifrenizi sıfırlayarak yenileyebilirsiniz. Şifre yenileme ve sıfırlama, işlemine başladığınız bilgisayar veya mobil cihaz üzerinden yapılacaktır. 
UBİSOFT THE CREWİ ARTIK ÜCRETSİZ

UBİSOFT THE CREWİ ARTIK ÜCRETSİZ

Ubisoft Club çatısı altında 30.Yılına kutlayan ubisoft kullanılarına özel  ücretsiz oyun dağıtmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Rayman Origins’i kullanıcılara yine ücretsiz sunan Ubisoft, kullanıcılarına bu ay ise The Crew’i ücretsiz olacak sunacak. Bu fırsatı kaçırmadan Uplay üzerinden indirmeyi başlatabilirsiniz. 2014’ün Aralık ayında çıkışını yapan The Crew yeni nesil oyun konsolları dışındaki Xbox-360 isimli ürünü içinde çıkışını yapmıştı. Ivory Tower”in öncülüğünde ve Ubisoft Reflections destek ve işbirliğiyle geliştirilen yarış oyun büyük tepkiler alsada “Mini Amerika” diye adlandırılan haritası, çete sistemi ve çevre detaylarıyla korkulanın aksine beklentinin üzerinde bir başarıya ulaştı. 1986 yılının mart ayı içinde, soğuk bir günde kuruluşu yapılan Fransız oyun geliştiricisi Ubisoft, 30 yılını kutlamak için oyun severlere oyunlar hediye ediyor. Bu kapsamda bu yıl eylül ayı boyunca 2014 yılında çıkışını yapmış oldukları önemli yarış oyunu The Crew tamamen ücretsiz olarak UPlay kullanıcılarıyla buluşacak. Oyunun ücretsiz olarak sadece bilgisayar sürümü verilmekte. Konsol sürümleri halen ücretli. The Crew’in sistem gereksinimleri ise aşağıda bulunmakta.
TÜRKİYE EV DEKORASYONUNDA YİNE ZİRVEDE

TÜRKİYE EV DEKORASYONUNDA YİNE ZİRVEDE

Araştırma kuruluşu GFK’nın ülkemizde ve tüm dünyada yaptığı araştırmaya göre, Türkler evlerinin dekorasyonunu değiştirme konusunda yüzde 56 ile yine dünyada ilk sıradaki yerini aldı. Türkleri, peşinden Ruslar ise ikinci sıraya yerleşti. Araştırma kuruluşu GFK’nın 22 ülkede 25 bin internet kullanıcısıyla birebir yaptığı çalışmaya göre, katılımcıların yüzde 39’u evinin iç dekorasyonu, yüzde 38’i evin kendisi ve yüzde 35’i de ev mobilyaları ile ilgili değişiklik yapmak istediğini belirtti. Kadınların yüzde 43’ü evlerinde en çok iç dekorasyonu bütününü değiştirmeyi isterken, yüzde 40’ı mobilyaları, yüzde 39’u evin kendisini değiştirmeyi düşünüyor. Erkeklerin ise yüzde 35’i ev aletleri ve iç dekorasyonu değiştirmek istiyor. Evin iç dekorasyonunu değiştirmek isteyen katılımcıların ülkeler sıralamasına bakıldığında da yüzde 56 ile Türkiye ilk sırada geldi. Bunu yüzde 55 ile Rusya takip etti. Evin büyüklüğü ve genişliği konusunda değişiklik yapma arzusu yüksek olan ülkeler listesinde de yüzde 50 ile Hong Kong, yüzde 49 ile Rusya ve Arjantin başı çekti. Mobilyaları değiştirmek isteğinde de yüzde 54 ile Rusya, yüzde 49 ile Türkiye listenin ilk iki sırasında yer aldı. Ev aletlerini değiştirme isteği en yüksek ülkeler listesinde ilk sıralarda yüzde 45 ile Rusya, yüzde 40 ile Çin, bahçesini değiştirme veya geliştirme isteği en yüksek ülkelerin başında da yüzde 43 ile Meksika, yüzde 38 ile Avustralya yer buldu. Araştırmada, Türk kadınlarının yüzde 62’sinin, Türk erkeklerinin de yüzde 52’si evlerinin dekorasyonunda değişiklik yapmayı istediği belirlendi.
ÇOCUKLARINIZIN HER İSTEDİĞİNİ YAPMAYIN!

ÇOCUKLARINIZIN HER İSTEDİĞİNİ YAPMAYIN!

“Bu yazıyı yakın zamanda karşılaştığım bir olay üzerine kaleme aldım. İstanbul'da bir Pazar günü üç şeritli bir yolda ilerlerken akıcı olmasını beklediğimiz trafik sıkıştı. İlerde fark ettiğimize göre bir düğün konvoyu iki şeridi birden kapatmış ve kamera çekimi yapılması dolayısıyla oldukça yavaş hareket ediyordu. Bu durum trafiğin daha da yavaşlamasına sebep olmasına rağmen bunu kendine hak görebiliyordu. Bakıldığında burada her istediğini yapabileceğini düşünen, diğer sürücülere empati kuramayan küçük bir çocuk vardı aslında.”
         Çoğumuz büyüklerimizden duymuşuzdur,  eskiden çocukların anne ve babalarından istedikleri her şey alınmazmış. Bu biraz yokluktan biraz da çocukların şimdiki kadar söz sahibi olmamalarından kaynaklıydı. Günümüzde ise bazı ebeveynler onların her istediklerini almanın ve yapmanın tatminini yaşayabiliyorlar (bunun bir sebebi, çalışan anne ve babaların çocuklarına vakit ayıramaması ile oluşan açığı her istediklerini yaparak kapatmak istemeleri olabilir). Hatta bunun sevgiden kaynaklı olduğu yanılgısına düşebiliyorlar.  "Ben yaşamadım o yaşasın" şeklinde düşünebiliyorlar. Bu iki uç arasındaki salınımın dengeye ulaşması çocukların psikolojik gelişimlerinde oldukça önemli. Basit bir alma-almama meselesi değildir, bu. İstikrarlı yapılan davranışlar sonuçta kişiliğimizi belirler. Bugün sokakta “istedi diye” üçüncü dondurmasını yiyen, gece annesine makarna yaptıran çocuklar yarının aşırı doyurulmuş narsistleri olmaya adaylar ne yazık ki. Burada kast edilen, çocuklukta her istediği yapılan ve her istediğinin yapılacağı beklentisinde olan bireyin dünyayı algılama tarzının da bu üzere olmasıdır. Hayatına girecek diğer insanlardan da haklı bir bekleyişe girmesi, empati kuramamasıdır. Bu bir füzyon örneğidir ve sağlıklı değildir. Olması gereken çocuğun yerinde ve yeterince kırılmalara uğramasıdır, istediklerinin alınamayacağının/yapılamayacağının yaralamadan ama gerçekliğe uygun şekilde söylenmesidir. Mesela her dışarı çıktığında bir oyuncak satın alınamayacağını, her zaman ona ayırılacak bütçe olamayacağını, zaten evde olan oyuncakları hatırlatılarak sevgi ve güven çerçevesinde anlatabiliriz çocuklarımıza. Uygun şekilde anlatıldığında çocuk belki biraz üzülse de bu optimal (yerinde ve yeterince) bir kırılma oluşturacak ve bu sayede çocuğun gerçekliğe dokunması sağlanacaktır. Çocuk yarın kozasından çıkıp hayata kanatlandığında, kendinin ve diğerlerinin neyi yapabilir/yapamaz olduğunu idrak edecek dayanıklı bir ego kapasitesi geliştirecek, sınır tayini yapabilecektir. Bu da basit bir mesele değildir. İstikrarlı yapılan davranışlar sonuçta kişiliğimizi belirler.
             Peki çocuk yetiştirirken bu yanılgıya düşmemek için ebeveynler nelere dikkat edebilir?
  • Hayattaki tek odak noktanız çocuğunuz olmasın.
  • Çocuğunuza yönelik davranışlarınızda eşinizle tutarlı olun.
  • Teorik ve pratiğiniz örtüşsün (sözleriniz ve davranışlarınızda paralellik olsun).
  • Çocuğunuza evde ve toplumda uyması gereken temel kuralları öğretin.
  • Ağlamasını durdurmak için her istediğini yapmayın(bu sadece kısa süreli çözüm sağlar).
  • Sürekli en iyi ve en haklının çocuğunuz olduğunu söylemekten kaçının.
  • Çocuğunuzun işlerini onun yerine yapmayın.
  • Çocuğunuza sorumluluklar verin, iş yapma becerisi kazandırın.
  • Karşı tarafı da dikkate alabilmesi için empati kurmayı öğretin ve bunu içselleştirebilmeleri için, siz de insanlara empati kurun ve çocuğunuzun modelleyerek de öğrendiğini unutmayın.
Kanser Aşısını Bulundu

Kanser Aşısını Bulundu

Kübalı bilim adamları ve tıp doktorları, 25 yıldır üzerinde çalışmaları neticesinde, kansere karşı bir aşı bulmayı başardılar. Cimavax adlı verilen aşı, kanserli tümörün ürettiği ve kanda serbest dolaşan "epidermal büyüme faktörü" adı verilen proteini hedef alıyor ve kanserli tümörün büyümesini engelliyor. Kübada aşı halka ücretsiz verilmeye başlandı. İlk olarak 2008’deki klinik denemelerin ikinci fazında olan ve aşı olan kanser hastalarının diğerlerine oranla 4 ila 6 ay uzun yaşadığı tespit edildi. Küba Sağlık Bakanlığı tarafından; Cimavax isimli aşıyı halka ücretsiz vermeye başladı. Klinik çalışmalarda Küba’daki aşı uygulanan bin kişiden sonra Avrupa’da da bin kişi bu aşı uygulama testine tabi tutuldu. Kübalı bilim adamları, en büyük mucizesini sağlık alanında yaptı. Puronun çok miktarda içilen bu ülkede akciğer kanserinin çok yaygın olması nedeniyle azimli tıpçılar, 25 yıl boyunca kansere karşı bir aşı üzerine çalıştı. Aşının, ömrü bir yıla kadar uzatabildiği, 60 yaş altındaki hastalarda ise iyi sonuç verdiği ortaya konuldu. Bu aşı doğrudan tümöre saldırmıyor. Tümörün ürettiği ve kanda dolaşan “epidermal büyüme faktörü” adlı proteini hedef alıyor. Bu protein hücrelere büyümesini ve bölünmesini söylüyor, kanseri yayıyor. Aşı işte bu proteinin kanser hücrelerine yapışmasını engelliyor. Cimavax önleyici bir aşı değil. Var olan tümörlerin büyümesini ve staz atmasını engelliyor. Geç aşama kanseri, kronik ama beraber yaşanabilen bir hastalığa dönüştürüyor. Obama’nın Küba açılımından sonra ABD’deki Roswell Park Kanser Enstitüsü aşıya ilgi gösterdi ve klinik deneyleri başlatmaya karar verdi. Şu anda Gıda ve İlaç Dairesi FDA’dan izin alma sürecindeler. Bu aşının klinik testlerden geçmesi, ABD’de kullanıma girmesi 5-10 yıllık bir süreç. Küba’nın üretim kapasitesi sınırlı. Kübalı bilim adamları aşının testlerini akciğer dışındaki diğer kanserlere uygulama şansları da olmadığını belirttiler. ABD ve diğer ülkelerin katılımı çok önemli. Uzmanlar, testler olumlu sonuç verirse, bir gün Cimavax’ın insanların çocukken yaptıracağı önleyici bir aşı haline gelebileceğini belirtiyor. Küba sağlık alanındaki esas devrimi, insanlığın en büyük düşmanı olan kansere karşı yapmış olacak.
4,5Gye Ücretsiz Geçiş İçin Son 3,5 Ay

4,5Gye Ücretsiz Geçiş İçin Son 3,5 Ay

Telekomünikasyon, İnternet ve Bilgi Teknolojileri Derneği Başkanı Serhat Özeren, 4,5G teknolojisine sahip 4,5G uyumlu SIM kart değişiminin yıl sonuna kadar ücretsiz olacağını belirtti. Özeren, "4,5G uyumlu SIM kartların değişiminin bu yılın sonuna kadar ücretsiz olarak yapılacak" dedi. Ayrıca Serhat Özeren, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, 4,5G uyumlu SIM kart teknolojisine 1 Nisan itibarıyla geçildiğini anımsatarak, Türkiye'de mevcut 73,6 milyon mobil abonemizden sadece 38,6 milyonunun yüksek mobil internet hızı ve daha fazla data kapasitesi sunan 4,5G'yi seçtiğini söyledi. Bilişim sektörünün 2003'ten itibaren her yıl istikrarlı bir şeklide büyüdüğüne dikkati çeken Günümüzde internet teknolojisinin gelişmesiyle Mobil cihazların kullanımı genellikle 9 yaş ve üstü kişiler tarafından kullanıldığı varsayımından hareketle 0-9 yaş nüfus ve Makineler arası iletişim (M2M) kullanıcıları hariç olmak üzere mobil penetrasyon oranı yüzde 106 gibi bir orana sahip olduğunu belirtti. Telekomünikasyon, İnternet ve Bilgi Teknolojileri Derneği Başkanı Özeren, 1 Nisan 2016 tarihinde başlayan 4,5G teknolojisi hizmeti için cihazın ve SIM kartının uygun olan aktif abone sayısının haziran ayı sonu itibari ile 13 milyon 256 bin 457 olduğunu belirterek, 4,5G teknolojisine uyumlu cihaz sayısının ise 20 milyonu aştığını kaydetti. Mobil haberleşme hızını 3G'ye göre 10 kat artıran bu teknolojiden yararlanmanın en önemli koşullarından olan SIM kart değişiminin operatörler tarafından yıl sonuna kadar ücretsiz yapılacağını anlatan Özeren, "1 Ocak 2017 itibarıyla ise operatörler tercihlerine göre SIM kart değişimini ücretlendirebilecek. Bu nedenle mobil aboneler, 4,5G uyumlu SIM kartlarını ücretsiz değiştirmek için acele etsin" değerlendirmesinde bulundu.
ÇAĞIMIZIN VEBASI: DEPRESYON

ÇAĞIMIZIN VEBASI: DEPRESYON

En yaygın ruhsal hastalıklardan biri...Her üzüntülü anımızda dilimizde olan: "depresyon". Bu yüzden ne olduğunu açıklamaya geçmeden önce ne olmadığına bakmak daha anlamlı. Öncelikle günlük yaşamın getirdiği her sıkıntı, üzüntü ve olumsuz duygulanıma depresyon ismini vermek doğru değil. Depresyonu belirlerken 3D (Duygu, Düşünce, Davranış) ve fiziksel belirtiler oldukça önemli. 
Duygu Boyutu
              Üzüntü, hüzün, bunalım, huzursuzluk, mutsuzluk, öfke, stres, rutin etkinliklere karşı azalmış ilgi, çökkün duygudurum, boşluk, suçluluk, yalnızlık ve değersizlik hisleri.
Düşünce Boyutu
     Odaklanamama, kararsızlık, detayları hatırlamakta zorlanma, olumsuz düşüncelerin önüne geçememe, hayatın yaşamaya değer olmadığı düşünceleri, ölüm düşüncesi, intihar planları ve girişimleri.
Davranış Boyutu
     Enerji azlığı, halsizlik, bitkinlik, hareketlerde yavaşlama, aşırı ya da az uyku, iştah azlığı ya da aşırı iştahlı olmak, aşırı alkol tüketimi, madde kullanımı.
Fiziksel Boyutu
      Mide-barsak sorunları, sırt ağrıları, kas ve eklem ağrıları, baş ve boyun ağrıları, göğüs ağrıları ve cinsel problemler.

    Depresyonda olan bazı kişilerde mutsuzluğa ayrıca ağlamalar eşlik edebilirken, bazı kişiler ise ağlayamamaktan şikayet edebilirler. Elbette depresyon tanısı için bir kişide yukarıda bahsedilen belirtilerin hepsinin bir arada görülmesi gerekmez. Görülen belirtilerin ise hemen hemen her gün olacak şekilde iki hafta süredir devam ediyor olması ve kişinin yaşam kalitesini azaltacak şekilde günlük işlevselliğini bozuyor olması gerekir. Buna örnek verecek olursak; kişiler arası ilişkilerde bozulmalara, ekonomik ve mesleki kayıplara, sosyal olarak geri çekilmeye sebep olabilir.

Depresyonun Ortaya Çıkmasına Zemin Hazırlayan Durumlar ve Risk Faktörleri Nelerdir?
      Günlük yaşamda herkesin karşılaşması muhtemel olan birtakım durumlar depresyona zemin hazırlayabilir: evlilik problemleri, işsizlik, ayrılık, maddi sıkıntılar, yalnızlık, sosyal destek yetersizliği, erken çocukluk travmaları, alkol-madde bağımlılığı, sağlık problemleri ve bir yakının vefatı gibi. Ancak aynı durumu yaşayan herkesin aynı tepkiyi vereceğini söyleyemeyiz. Ayrıca burada bir parantez açmak gerekir ki, yas durumu ile depresyonu birbirine karıştırmamak gerekir. Yas, sevilen bir kişinin kaybının ardından yaşanan ruhsal duruma verilen isimdir ve yaşanması gereken doğal bir süreçtir. Yasta boşluk duyguları ve yitim başatken, depresyonda çökkün duygudurum ve hayattan zevk alamama baskın duygudur.

      Depresyon için bazı hastalıkların riski artırdığını da söylemek mümkün: kalp-damar hastalıkları, beyin hastalıkları, böbrek yetmezliği, tiroid bezi rahatsızlıkları gibi. Ayrıca bazı kişilik özellikleri de yatkınlığı artırmakta. Sıkıntılarını sürekli surette içine atan, mükemmeliyetçi ya da aşırı duygusal insanlarda depresyon riski artmakta. Diğer risk faktörlerine baktığımızda; düşük sosyoekonomik seviyede, işsiz, boşanmış ve hiç evlenmemiş kişilerde ve kadınlarda erkeklerden iki kat fazla risk söz konusu. Kadınlarda riskin fazla olmasında; menstrüal döngü, hamilelik, doğum sonrası dönem ve menopoza bağlı hormonal değişiklikler etkili olabilmekte. Sosyal statü, rol dağılımı, sorumlulukların fazlalığı, erkeklerin psikolojik yardım almaya kadınlar kadar açık olmaması (çünkü erkeklerde depresyon daha çok sinirlilik, öfke patlamaları, evden uzaklaşma şeklinde görülüyor.) bu riski artıran diğer faktörlerdendir. Yaş açısından baktığımızda ise depresyon, her yaş grubunda görülebilir. Ancak en sık 25-44 yaş aralığında görülmekte. Yaşlılarda (65+) ve ergenlerde tehlikeli boyutlara ulaşarak ümitsizlik duygularıyla, depresyonun son noktası olan ölüm düşünceleri ve intihara kadar giden bir sürece sebep olabilir. Çocuklarda ise depresyonun görünümü, diğer belirtilere ek olarak; okul sorunları, hastalık uydurma, okul reddi, ebeveynlerini kaybetme korkusu, aşırı sinirli olma, arkadaşlarından uzaklaşma, sessiz ve yalnız kalmak isteyerek odasına kapanma, ders çalışmak istememe şeklinde olabilir.

Depresyonun Türleri Nelerdir?
       Yeğin (Majör) Depresyon: Ölüm, boşanma, ayrılık, iş arkadaşlarıyla-partnerle çatışma, istismar ve bazı kişilerde emeklilik  gibi hayat olayları sonrasında yaşanan kayıp üzüntüsü bu tür bir depresyonun ortaya çıkmasına sebep olabilir.
       Süregiden Depresyon (Distimi): En az iki yıl süreyle, çoğu gün günün büyük bölümünde, kişinin söylediği ya da başkalarınca gözlendiği üzere çökkün duygudurum söz konusudur.
     Mevsimsel Depresyon: Yılın belli dönemlerinde (sonbahar ve kış mevsiminde başlar, ilkbahar ve yaz mevsiminde biter.) yaşanan hüzün ve karamsarlık içeren duygudurum değişimidir. 
      Doğum Sonrası Depresyon: Annede doğum sonrası ilk dört hafta içinde başlayan, kolay ağlama ve mizaçta dalgalanma ile seyreden kısa süren veya 1-2 yıla da uzayabilen, gebelik hüznünden daha ağır geçen bir duygudurum değişimidir.
      Aybaşı öncesi (Premenstrüel) Depresyon: Aybaşı döngülerinin büyük bir çoğunluğunda aybaşlarının başlamasından önceki son hafta belirgin duygusal değişkenlik (üzüntülü, ağlamaklı hissetme), kolay kızma ve öfkelenme, umutsuzluk, bunaltı, gerginlik şeklinde kendini gösteren ve birkaç gün içinde iyileşmeye başlayan belirtiler söz konusudur.

      Görülebileceği üzere herkes hayatının belli dönemlerinde depresyonu yaşayabilir. Önemli olan bunun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu unutmadan destek almaktan çekinmemek.

Sağlıklı Yaşam İçin...
*Düzenli egzersiz ve spor,
*Doğal yiyecekler,
*Abur cuburdan kaçınmak,
*Destekleyici insan ilişkileri geliştirmek,
*Stres ve öfke yönetimini öğrenmek,
*Gevşeme tekniklerini öğrenmek,
*Olumsuz düşüncelere uzak, olumlu düşüncelere yakın bir tavır sergilemek gerekir.

8 Eylül 2016 Perşembe

MESLEKİ EĞİTİM”DE YENİ HEDEFLER

MESLEKİ EĞİTİM”DE YENİ HEDEFLER

Ülkemizde eksikliği yaşanan nitelikli iş gücünü artırmak amacıyla, ekonomik ve sosyal kalkınmanın desteklenmesi için lise öğreniminde ve mesleki eğitim alan öğrenlerin sayısının, yüzde 50'ye yükseltilmesi hedefleniyor. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Nuri Gülay, tarafından yapılan açıklamada, mesleki eğitimde ülkemizin özel sektörün arzuladığı nitelikli iş gücünün yetiştirmeye çalıştıklarını belirtti. Meslek okullarının sektörle buluşturmaya büyük önem verdiklerini vurgulayan Gülay, "Özel Sektörle bir bütün olmak ve beraberce çalışmak istiyoruz. Sektör olmadığı durumda mesleki eğitim vermemizin bir anlamı da yok zaten. Mesleki liselerden mezun ettiğimiz öğrencilerin de oralarda iş bulmaları önemlidir." dedi. Ülkemizde mesleki ve teknik liselerin daha önceki yıllarda göre oldukça itibar kaybettiğine vurgulayan Gülay, bunun tekrar itibar kazandırmaya çalıştıklarını da vurgulayan Gülay, "Meslek okullarının düz liselere natif okullar haline getirmeyi hedefliyoruz. Küçük esnafa çırak, sektör sahiplerine Anadolu meslek liselerinden, mühendislik kadromuza da teknik meslek liselerinden öğrencilerimizi yetiştirerek ekonomiye katkı sağlamayı arzuluyoruz. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekim ayında çıkarılacak yeni kanunla mesleki eğitimin biraz da olsa yitirdiği değeri yeniden kazanacağını düşünüyoruz." Özel sektörün istediğini ve arzuladığı alan ve bölümlerin açılması halinde meslek lisesi mezunlarının da iş anlamında boş kalmayacağının da altını çizen Gülay, "Özel Sektör sahipleri bunu üstleniyor. Üniversiteyi hedeflemek ve mezunu olmak her şeyin çözümü değil, çocuklarımıza bir meslek öğrettiğimizde mutlaka kendi ayakları üzerinde duracaklardır." ifadesini kullandı. Mesleki Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı 3 bin 297 okulda 1 milyon 732 bin öğrencinin eğitim gördüğünü aktaran Gülay, "Liseye giden öğrencilerimizin yüzde 44'ü mesleki eğitimde. Hedefimiz bu oranı yüzde 50'ye ulaştırmak ve sektörün arzuladığı iş gücünü oluşturmak. Özellikle küçük esnafımız iş gücü bulamıyor. İnşallah 'çıraklık' zorunlu eğitim kapsamına alınacak. Mesleki eğitim mezunlarının milli ve manevi değerlerimize, meslek etiğine sahip gençliğin yetişmesi, ülke geleneğimiz olan ahilik ruhuna uygun meslek erbabının yetişmesi en büyük hedefimiz." sözlerine yer verdi. Gülay, 52 alan 204 dalda mesleki eğitim verdiklerini, 53.'sünün madencilik olacağını ifade ederek, "Bununla ilgili çalışmalarımızı sonlandırmak üzereyiz. Sektörden de böyle bir talep var. Ülke genelinde de sektör hangi alanda iş gücü istiyorsa o alanlara çalışıyoruz ve eğitim sistemimize dahil ediyoruz. Madencilik alanında okullarımızı açacağız." dedi.