30 Eylül 2016 Cuma

ÇOCUĞUNUZU OYUN OYNAMAYA TEŞVİK EDİN

ÇOCUĞUNUZU OYUN OYNAMAYA TEŞVİK EDİN

Çocuklar oyun oynarken sadece eğlenmez; aynı zamanda yeni şeyler öğrenir, oyun ve oyuncaklar üzerinden hayata dair birçok şey keşfeder. Anne babalara, çocuğu geliştirecek işlev ve çeşitliliğe sahip oyuncaklar almalarını tavsiye eden  Psikolog Makbule Uzun Çınar, “Çocuk, kendisi ile oyuncağının dünyasına bir herhangi bir ebeveyni de almak istiyorsa, ona eşlik edip oyun oynayın ve onu asla reddetmeyin. Reddetmek ya da ertelemek çocuğun durumu kişiselleştirmesine sebep olur” diyor. Psikolog Çınar, oyun oynamanın çocuklar üzerindeki önemli derecede iyileştirici etkisinden ve oyunun çocuk üzerindeki terapisinin öneminden bahsediyor.
Oyun çağını hayal ettiğini uygulayarak geçirme şansı yakalayan çocukların hayatlarında daha az kaygılı bireyler olduğunu belirten Psikolog Makbule Uzun Çınar, oyunun, çocuğun beyin fonksiyonlarını geliştiren, algı gücünü artıran, gerçeklikle hayal dünyası arasında köprü kurabilmesini sağlayan bir ‘araç’ olduğunu ifade ediyor. Oyun ortamının mutlaka özel olarak ayrılmış bir oyun odası olması gerekmediğini vurgulayan Psikolog Makbule Uzun Çınar, oyun için gerekli eşyaların yer aldığı herhangi bir alanın bile oyun odası olarak kullanılabileceğini söylüyor. Bunların yanı sıra, çocukluğunda anne-babanın koyduğu kurallar içerisinde hareket edebilen ve bu oyun oynamayı bir olması gereken bir ‘gereksinim’ olarak nitelendirmeyen kişi, oyun oynarken edinebileceği öğretileri ve sosyalleşmeyi ileri ki yaşlarda, kişinin hayatının diğer basamaklarında bir yoksunluk veya eksiklik olarak hissedebiliyor.
Oyun terapisinin çocuklar psikolojisi üzerindeki olumlu etkilerine de değinen Psikolog Makbule Uzun Çınar, bu terapilerin uygulanabileceği alanlardan bazılarını ‘özgüven sorunları’, ‘travma sonrası stres bozukluğu’, ‘istismarlar’, ‘yalan söyleme’ ve ‘duygu durum düzenlemesi’ olarak açıklıyor. Oyun terapilerinin çocuklar üzerindeki iyileştirici gücünü vurgulayan Psikolog Makbule Uzun Çınar, böylece çocukla terapist arasında bir köprü oluşturulabileceğini açıklayan Psikolog Çınar: “uygulananOyun terapisi yöntemiyle, çocukta mevcut bulunan kendini geriye çekme ve içe kapanma öyküsünün üzerine gidilebilir. Fakat bazen çocuk, terapiste emretmeye, kötü söz kullanmaya, direktifleri dinlemek istemediği için de sözel ya da fiziksel şiddete başvurma ihtimalinden dolayı oyun esnasında terapist tarafından sınırlar konulmalıdır. Örneğin çocuk, oyuncaklarıyla oynadıktan sonra kaldırması, herhangi bir eşyaya zarar verdiği durumlar da ebeveynini durumdan bilgilendirmesi ve arkadaşlarıyla oyun oynarken onları incitmemesi gibi olması zorunlu bazı temel şartları ve kuralları kabul etmeli gerekmektedir”.
Oyunun gücünü ortaya koymak adına terapileri bir oyun odasında gerçekleştirmek, her çocuğun standartlarını karşılayabileceği oyuncak skalasından faydalanmak ve çocuğu kendi dünyasında gözlemlemek terapistin yoğun bir şekilde sonuç görmesini sağlar. Uyaranların olduğu bir ortamda çocukla bir bütünlük kurabilmek, hem terapist hem de çocuk için zor olsa da telapatik ilişkinin oyun yoluyla kurulması genellikle çocuğu rahatlatan bir etmen olarak göze çarpıyor.
 Oyunun iyileştirici gücünün çocuğu büyütmekten çok yetiştirmeye yönelik olunduğunun inkar edilemez bir gerçek olduğunu söyleyen Psikolog Makbule Uzun Çınar, “Çocuk, oyun oynadığı kişiyle arasında ortak bir çekim alanı olduğunu düşünmeye başlar. Çocuk zevk aldığı bir ortamı terk etmek istemediği gibi, oyun oynadığı kişiyle tekrardan aynı oyunu oynayabileceğini bilmek de çocuğu çok iyi rahatlatabilir. Bundan dolayı çocukların oyun terapilerinde çocuk daha istekli görülebilir, oyunu dizayn ederken de yaratıcılığı ortaya çıkar” diyor. Psikolog Makbule Uzun Çınar, nasıl oyun oynandığını bilmeyen, deneyim edilebilmek istemeyen bir çocuğun arkadaşları tarafından reddedilmek ve bu oyun ortamlarından ailesi tarafından müsait yer ya da zaman ayrılmadığı için uzak durabileceğini de söylüyor.
KAYNAK: http://firmasepeti.com/haber-detay/cocugunuzu-oyun-oynamaya-tesvik-edin-69.html
EGZERSİZ ÖNCESİNDE VE SONRASINA BESLENME

EGZERSİZ ÖNCESİNDE VE SONRASINA BESLENME

Bazı yiyeceklerin kilo vermenize yardımcı olması sürpriz bir durum değil; ancak egzersiz yapmadan önce ve/veya yaptıktan sonra bazı yiyecekleri tüketmenin kilo vermeyi optimize edebileceğini bilmiyor olabilirsiniz. Kompleks karbonhidrat ve protein içeren yiyecekleri egzersiz öncesinde tüketilmesi önemli. Basit karbonhidratlar ile proteinler ise, egzersiz sonrası için iyi seçim. Uzmanlar, egzersiz yaptıktan sonra bir şeyler yemek için iki saatten fazla süre beklenmemesi gerektiği tavsiye ediyorlar ve aksi takdirde sporun etkilerinin boşa çıkabileceğini belirtiyorlar. Bu konu ile ilgili olarak öne sürülen iddialarda, egzersiz öncesinde zayıf beslenmenin vücudunuzun enerji almak için karaciğeri ve böbrekleri zorlayabileceği, bunun da kilo vermeyi zorlaştıracağı öne sürülüyor. Egzersiz sonrası beslenme konusunda ise şöyle deniliyor: Egzersiz, kasların glikojen rezervlerini tüketiyor, bu nedenle bunları mümkün olan en kısa süre içinde takviye etmeniz gerekiyor. Bunu da egzersizin bitiminden sonra 30 dakika içinde, bolizmanızın en aktif olduğu bu durumdayken yapmanız tavsiye ediliyor.
Egzersiz öncesinde: Kuruyemiş
Protein içeren her tür kuruyemiş, özellikle de kalp sağlığımız açısından çok sağlıklı yağlar ve lifler içeren badem yenilebilir. 100 gram badem içerisinde yaklaşık olarak 3,9 gram karbonhidrat içeriyor, bu da en zorlu egzersiz etapları için bile ideal bir miktar. Eğer badem yoksa ceviz de onun kadar iyidir. Tabii ki bunları kolayca yemek ve susuz kalmamak için her zaman beraberinde bolca su için!
Egzersiz Öncesinde: Yulaf ezmesi ve orman meyveleri
Yulaf ezmesi, her zaman sağlıklı bir seçim ve çok fazla protein içerdiği için egzersiz öncesi tüketilmesi daha faydalı olacaktır. Ancak, biraz da karbonhidrat için yaban mersini eklemek gerekir. Orman meyveleri C vitamini, potasyum (karaciğer için iyidir) miktarı ve lif miktarı bakımından zengin olmaları nedeniyle avantajlıdır. Bu iki egzersiz yiyeceğin birleştirilmesi, en olumlu egzersiz için gerekli besini almanızı sağlar.
Yulaflı Enerji Topları İçin Tıklayın
Egzersiz Öncesinde: Tam tahıllı ekmek ile az yağlı peynir
Bu, basit bir seçenek ve sıkı programı olanların tercih ettiği bir natif olarak bu yiyeceğin basitliği, besleyici değere sahip olmasını engellemiyor. Fazla miktarda sağlıklı protein alırsınız ve karbonhidrat seviyesini fazla arttırmadan tüketirseniz, oldukça sağlıklı beslenme programınız olacaktır. Peynir az yağlı olduğu sürece seçimi size kalmış!
Egzersiz sonrasında: Badem sütü ile birlikte peynir altı suyu proteini
Proteinli içeceklerin avantajları ve dezavantajları var, ama hızlı tüketilebilmesi ve egzersiz sonrası en çok ihtiyaç duyulan besin olması nedeniyle de ideal bir içecek. Sindirimi oldukça kolay, bu nedenle vücudunuz hızla emer. Lif, potasyum, E vitamini ve magnezyum açısından zengin olması nedeniyle de badem sütü kullanmanızı tavsiye ediyoruz.
Egzersiz sonrasında: Bir bardak portakal suyu ile çırpılmış yumurta
Yumurta, dünyadaki en kolay protein kaynaklarından biri, ancak neredeyse hiç karbonhidrat içermez (100 gram yumurtada 1,1 gram). Bu nedenle çırpılmış yumurtayı, ideal olarak evde taze sıkılmış, küçük bir bardak saf portakal suyu ile tüketmenizi tavsiye ediyoruz. Bu şekilde lif, A, C ve D vitamininin yanı sıra protein ve kalsiyum alırsınız.
KAYNAK: http://firmasepeti.com/blog-detay/egzersiz-oncesinde-ve-sonrasina-beslenme-108.html
SAMSUNG GALAXY S8 ÖZELLİKLERİ

SAMSUNG GALAXY S8 ÖZELLİKLERİ

Samsung henüz Galaxy Note 7'de yaşanan problemleri çözememişken firmanın Galaxy Note 7'den bir sonrasında yer alan amiral gemisi olacak Samsung Galaxy S8 ile ilgili detaylar internete sızdı. Galaxy Note 7 geçtiğimiz ay duyurulmuş olsa da bu telefonun bataryasında yaşanan problemden ötürü Note 7'ler geri çağırılmış ve ücretsiz değişimi yapılacağı duyurulmuştu. Bu da Samsung için büyük bir prestij kaybıydı. Samsung'un kaybolan bu prestijini geri kazanabilmek için Galaxy Note 7'den bir sonrasında yer alan amiral gemisi olacak Samsung Galaxy S8  daha erken çıkarmayı planlıyor olduğuna dair güçlü iddiaların ortaya atılması basına sızdı. Şimdi de bu iddiaları güçlendiren yeni söylentiler internete sızdı. Bu söylentiler Galaxy S8 özellikleri ile ilgili. Sızdırılan son bilgiler Samsung Galaxy S8'in donanım özelliklerinin yanısıra Samsung Galaxy S8kamera özelliklerini de kapsıyor. Paylaşılan bilgilere göre Galaxy S8'de Samsung'un kendi üretmiş olduğu ve daha önceden 4 GHZ'e ulaşan hızlara çıkabildiği iddia edilen Exynos 8895 işlemcisinin kullanılacağı ifade edildi. Cihazda yer alan ekranın ise 4K çözünürlüğü destekleyecek ve 5.2" boyutunda olacak. Cihazın 6 GB”lık RAM miktarına ve minimum 64 GB”lık dahili hafızaya sahip bir depolama alanına sahip olacağı paylaşılan bilgiler arasında. Samsung Galaxy S8 kamerası ile basına sızdırılan bilgiler ise epey bir hayli iddialı. Bu bilgilere göre yeni amiral gemisi 30 MP optik görüntü odaklama özelliğine sahip arka kamerayla birlikte gelecek. telefonun ön kamerasıysa 9 MP”lik gibi, ön kameralar açısından yüksek çözünürlülük olarak nitelendirilebilecek bir çözünürlüğe sahip olacak. Samsung Galaxy S8'in üzerinde yer alacak olan ARM Mali G71 marka grafik işlemcisinin ise sanal gerçeklik uygulamaları için tasarlanmış bir grafik çipi. Bu da Galaxy S8 telefonu için daha gelişmiş sanal gerçeklik içeriklerine erişebileceğimiz anlamına geliyor. Şüphesiz ki Samsung Galaxy S8 ile ilgili olarak sızdırılan bilgilerde dikkat çeken en önemli özelliğinin ise cihazın dahili olarak projeksiyon özelliğine sahip olmasıdır. Akıllı telefonunuzun bir projeksiyon makinesine benzer olarak kullanmak oldukça uçuk bir fikir gibi görünüyor. Geçtiğimiz yıl Galaxy S7 Şubat ayının sonunda basına tanıtılmıştı. Eğer Galaxy S8 bu sene erken tanıtılırsa Aralık veya Ocak ayı içerisinde veya yol sonuna kadar yeni amiral gemisiyle tanışabiliriz.
Galaxy S8 ile ilgili sızdırılan bütün özellikler şunlar:
- Exynos 8895 işlemci
- Mali G71 grafik işlemci
- 6 GB RAM
- 4K çözünürlüğe sahip 5.2" ekran
- Minimum 64 GB depolama alanı
- 30 MP optik odaklama özelliğine sahip arka, 9 MP ön kamera
- 4200 mAh kapasiteye sahip pil
- İris tarayıcısı özelliği
- Parmak izi okuyucu özelliği
- Kablosuz şarj
- Projeksiyon özelliği
KAYNAK: http://firmasepeti.com/blog-detay/samsung-galaxy-s8-ozellikleri-107.html
İŞTE TÜRKİYE İN OSCAR ADAYI

İŞTE TÜRKİYE İN OSCAR ADAYI

Türkiye'nin Oscar Adayı olarak seçilen 'Kalandar Soğuğu' filminin senaristi Bilal Sert," Bu film için buradaki esas başarı bir küçük bir Anadolu kentinden küçük bir hikaye ile yolculuğuna çıkan bir eserin Oscar'a uzanabilmesi"" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve sinema alanındaki bütün meslek örgütlerinin temsilcilerinden oluşan 17 kişilik seçici kurulun Amerika'da yapılacak 89. Akademi Ödülleri'nde (Oscar) En İyi Yabancı Film Dalı'nda Türkiye'nin adayını 9 aday arasından Yönetmenliğini Müstafa Kara'nın üstlendiği 'Kalandar Soğuğu' olarak belirledi. İnsan-doğa ilişkisini ele alarak kişisel mücadeleyi konu edinen 'Kalandar Soğuğu' filminin Mustafa Kara ile beraber senaristliğini üstlenen Bilal Sert, ise yaptığı açıklamada eserlerinin Oscar Adayı olmasından sonra yaptığı açıklamada, film ekibi olarak ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını belirtti. "Asıl başarı Anadolu kentinden küçük bir hikaye ile yolculuğa çıkan bir eserin Oscar'a uzanabilmesi" Oscar'ın zor bir süreç olduğunu kaydeden Sert, Kalandar Soğuğu filminin daha şimdiden türk sineması klasikleri arasında yer alabilecek estetik konulu ve dramatik seyir zevkinde bir yapıya sahip bir film olduğunu vurguladı. Sert, "fakat Kalandar Soğuğu filminin şimdiden sinema klasikleri arasında yer alabilecek estetik ve dramatik yapıya sahip olduğunu belirtti. Biz Kalandar Soğuğu Filmi ekibi olarak elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Bence buradaki esas başarı bir küçük bir Anadolu kentinden küçük bir hikaye ile yolculuğuna çıkan bu eserin bu yıl Oscar'a uzanabilmesini amaçladıklarını" belirtti. Oscara aday olan türk filmi Kalandar Soğuğu filminin yurt içi ve yurt dışı festivallerde 14 ödül kazanırken, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde (CÜ) öğretim görevlisi olan Senarist Bilal Sert, filmin yönetmeni olan Mustafa Kara'nın da CÜ'den mezun olduğunu belirterek üniversitenin ayrıca gurur kaynağı olduğunu da sözlerine ekledi.
KAYNAK: http://firmasepeti.com/blog-detay/iste-turkiye-in-oscar-adayi-106.html
İNSAN BEYNİ HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER

İNSAN BEYNİ HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER

Bilim insanları birçok alanda olduğu gibi insan anatomisinde de önemli araştırmalar yapmıştır. Bugüne gelene kadarki süreçte insan vücudunda yer alan bölümler arasında en ilgi çekici kısım olarak beyin olarak öne çıkıyor. Bunun birden fazla nedeni var. Aslında bilinmez bir durum olmasa da beyin hakkında bilmediğiniz birçok gerçeklere çok şaşıracaksınız. İnsan beyninin ne kadar komplex ve sistemli olduğu halde küçümseyenler ise insan beyni hakkında artık daha farklı şeyler düşünmeye başlayabilir. Sizler için insan beynindeki 10 enteresan durumu inceledik. Bu araştırma sonucunda bizler çok şaşırdık. Siz de beyin ve beyincik hakkında şaşırmaya hazırsanız başlayalım.
1. Bir insanın beyninde 90 milyar kadar nöron yani sinir hücresi bulunmaktadır. Bir insan 90 milyara kadar saymayı kaç günde gerçekleştirebilir bilinmez ama beyindeki sinir hücreleri bu şekilde tespit edilmiş.
2. Beynimizin sol kısmı, sağ tarafına göre 200 milyon kadar nöron ( sinir hücresi ) bulunmaktadır.
3. Beynimizde bulunmakta olan nöronların (sinir hücreleri) büyüklükleri 4 ya da 100 mikron yani milimetrenin binde biri arasında bir değişim göstermektedir.
4. Oldukça küçük yapılı olmaları rağmen, günümüz biliminde tek nöron (sinir hücresi) üzerinde ölçüm yapılabilmektedir. Beyne mikro elektrotlarların yerleştirilerek yapılan bu işlem ile “Tek- ünite-kaydı” ismiyle bilinmektedir.
5. Beynin cinsiyete göre farklılık göstermiş olduğu konusu ise günümüzde hala tartışmalı olan bir konudur. 2014 yılından beri yürütülmekte olan bir bilimsel araştırmaya göre kadınların beyninde daha çok miktarda gri madde bulunmaktadır. Beyinde yer alan griliğin çok fazla miktarda olması demek dil yeteneklerinin oldukça iyi gelişmiş olduğu anlamına gelmektedir. Eğer düzenli olarak hiç aksatmadan egzersiz yaparsanız eğer beyinin hipokampüsünde yer alan gri madde miktarını arttırabilirsiniz.
6. Erkeklerinin beyin yapılarında daha çok ak madde bulunmaktadır ve beyinde bulunmakta olan omurilik sıvısı olduğu düşünülmektedir.
7. Yağ beyniniz için oldukça faydalıdır ama kalbiniz için zararlı olabilmektedir. Miyelin de dâhil, insan beyninin yarısından çoğu yağdan oluşmaktadır.
8. İnsan beyni tam ortalama olarak 1.5 kilo ağırlığa sahiptir ve beden ağırlığının % 2 ya da 3′ lük kısmını oluşturmaktadır. Ama vücutta bulunmakta olan vücut oksijeninin % 20 ‘ sini ve vücut glikozunun %15 ya da 20’sini tüketmektedir.
9. İnsan beyni çok fazla enerji üretmektedir. Uyumakta olan beyin 25 watt’ lık bir ampulü bile çalıştırabilecek kadar enerji bulunmaktadır beyinde.
10. Beynimiz evrim sürecindeyken sürekli olarak küçülmüştür. Halada küçülmektedir. Bu esnada da beynimizin verimliliği artmış bulunmaktadır.
KAYNAK:http://firmasepeti.com/blog-detay/insan-beyni-hakkinda-ilginc-bilgiler-105.html
ANTİKACILIK MESLEĞİNİN SIRLARI

ANTİKACILIK MESLEĞİNİN SIRLARI

Antika eserlere, antika eşyalara ilginiz mi var? Neden alım satım yapmayasanız ki? Hatta belki de yapıyorsunuz fakat normal olarak vergisini veren, faturasını düzenli kesen bir işletme olmak, bu yönde de ünlenmek mümkün. Ancak bu konulara ilginiz şuana kadar olmadıysa da yeni bir iş kolu olarak düşünebileceğiniz gayet keyif veren bir yeni iş kolu olarak düşünülebilir antikacılık sektörü. Fakat size antikalardan ne kadar kazanabilirsiniz söylememiz elbette abes olacaktır.Antikacılık mesleğinin ve antikacıların önemli birçok özellikleri vardır ancak bunlardan birkaç özelliğine sahip olmanız bile sizi tam anlamıyla olmasa da iyi bir antikacı yapabilir. Bu kilit bir sorudur ve birçok önemli etkenin biraraya getirilmesiyle belli olur. Oldukça soyut kavramlarla karşı karşıya gelebileceğinize hazır olmalısınız. Burada yalnızca söz konusu olan eserdeki işçilik ya da gözalıcılık konusundan bahsetmiyoruz. Eserin tarihi ve hikayesi de çok önemlidir. Buantika malzemeleri gerçeğe en yakın olacak şekilde tespit edebilenler gerçek antikacı olur. Yoksa günümüz teknolojisi kötüye kullanılarak eskitilmiş antika olmayan eşyalar ve bunların hakkında bir sürü yalanlar uydurulmuş bir eşyayı size antika esermiş gibi yutturabilirler açıkcası. Dolayısıyla ilk ve en önemli kural şudur ki; antikacı olmak isteyen kişinin geçmişinde de bu antika konularıyla uğraşmış, olaylarının içinde olan veya böyle özelliklere sahip olan güvenilir bir ortağa sahip olması gerekir ki; ilk olasılığın olması daha mantıklıdır. Eserlerin restorasyon ve konservasyonunda kullanılan antikacılık araç ve gereçler gibi malzemeler hakkında yeterli bilgi sahibi olmanız size avantaj sağlayabilir ama tarihi eserlerle ilgili mevzuatı okumanız da hayat kurtarıcıdır. Başlangıç aşaması olarak Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kanunu’nu ezberlemeniz yeterli olacaktır. Ayrıca üniversitelerin Restorasyon ve konservasyon veya arkeoloji bölümlerinden de mezun olmak da size önemli avantaj sağlayabilir. Başlamadan önce antik eser uzmanlığıyla ilgili öncelikle yurt dışı bilgi kaynaklarında bulunan kitapları okuyun lütfen. Antikacılıkta alanında en öncelikli konunun ne olduğuna dair diye bir soru sorarsanız biz bunu tam olarak bilemeyebiliriz ancak bu konudaki bilginin çok ama çok önemi tartışılmaz. Eğer hayatınızda ilkokul gezisi dışında müzeyi hiç ziyaret edip gezmediyseniz, tarih bilginiz zayıfsa eger komik duruma da düşmemek için başka mesleklere yönelmeniz daha mantıklı olacaktır.  Antikacıları gezin ve onlarla konuşun sohbet edip antikacılık hakkında sorular sorun. Antika ürün müşterilerin, antika meraklıların ne istediğini en iyi onlar bilir. Antikacılık konusunda mesleki özelliğinizin oluşması için iyi bir gözlemci olmanızla birlikte, belli bir tecrübenizin olması gerekir. Çok Spesifik olacak bir konuda uzmanlaşmanızı önerebiliriz. Belli bir dönem, ürün ya da eşya sizi o konuda meşhur yapabilir. Müzayedelere katılıp birçok konuda ve fiyatlandırmalarda bilgi edinebilirsiniz. Bu işi sevmek ve çok çalışmak ise en önemli şartlar. 
KAYNAK: http://firmasepeti.com/blog-detay/antikacilik-mesleginin-sirlari-104.html
Altıncı His Geni Bulundu

Altıncı His Geni Bulundu

ABD’de bilim insanlarına göre, beş duyunun ötesindeki vucuttaki bütün algıyı belirtmek amacıyla kullanılan altıncı his, aslında bir genin kontrolünde. Altıncı his geni bulundu. Parapsikologların beş duyunun ötesindeki her türlü algıyı belirtmek üzere kullandıkları altıncı hissin, bilim dünyasının bir süredir bildiği "pıezo2" isimli gene bağlı olduğu ortaya çıktı. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü'nde gerçekleştirilen deneyde bu geni mutasyona uğramış 2 denek katılımcı üzerinde incelemeler yapan bilim insanları, bu kişilerin mekansal farkındalıklarının düşük olduğunu keşfetti. Gözleri bağlanan iki katılımcı, çeşitli nesnelerin bulunduğu bir ortamda yürümekte güçlük çekti, bu nesnelerin yerini belirleyemedi.  Dahası çekilen beyin tomografisi, deneklerden birinin eline sürtülen l cismi hiç ama hiç hissetmediği sonucuna varıldı. Araştırma, duyu organları hasar görmüş kişiler içinde umut olabilecek niteliktedir. Bu altıncı his genine sahip diğer katılımcılar üzerinde de benzer araştırmalar uygulanan diğer benzer deneylerdeyse herhangi bir anormallik görülmedi. Uzmanlar altıncı his geni mutasyona uğrayan kişilerin, bu eksikliği görme duyusuyla giderdiğine dikkat çekti. Araştırma neticesinde genin baskın olduğu kişilerde ise altıncı hissin gelişmiş olduğu sonucuna varıldı. Bu araştırmanın neticesinde gelecekte, duyu organları hasar görmüş kişilere yardımcı olması umuluyor.
KAYNAK: http://firmasepeti.com/s-haber-detay/altinci-his-geni-bulundu-102.html
Alışveriş Sitelerine Yeni Düzenleme

Alışveriş Sitelerine Yeni Düzenleme

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda ticaret sitelerinin artık kayıt altına alınacak olup, artık isteyen herkesine-ticaret sitesi açamayacağı belirtildi. Son dönemlerde internet üzerinden yapılan satışlarda çok fazla kişinin mağdur duruma düşmeye başlaması düzenleme yapılmasını da zorunlu kıldı. Konuyla ilgili çalışmalar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından gerçekleştirilirken bakanlık son yaptığı yazılı açıklamada e-ticaret sektörüne yönelik alınacak önlemleri ve getirilecek kriterlerin bilgisini paylaştı. Ticaret yapılabilen internet sitelerinin kayıt altına alınacağı ve bununla birlikte dolandırıcılık gibi işlemlere müsaade edilmeyeceği belirtilirken bundan sonraki süreç içerisinde tüm sistemlerin Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi’ne kayıt yapması gerektiği ve bu sisteme kayıt olduktan sonra aktif bir şekilde internetten satış işlemine başlayabileceği ifade edildi. Kayıt sistemine geçilmesi ile birlikte alışveriş sitelerinin tüm bilgileri, mobil uygulamanın kullanılması halinde mobil uygulamalar ile ilgili detaylar, vatandaşlık kimlik numarasının yanı sıra vergi numarası, MERNİS gibi tüm resmi bilgileri yeni veritabanına kaydedilecek. Böylece e-ticaretyapılacak internet sitesi ile ilgili tüm bilgiler kayıt altına alacağından dolayı dolandırıcılık gibi işlemler de siteler üzerinden artık yapılamayacak. Üstelik internet siteleri üzerinden yapılacak alışverişlerde kargo ile ilgili tüm detaylar yine veritabanına kayıt edilmek zorunda. Kargo kayıt işlemlerini yapmayan ya da yapmak istemeyen bütün firmaların ise ticaret yapması mümkün olmayacak. Bu konuda kullanıcıların şikayet hakkı da bulunduğundan dolayı tespit edilecek tüm sitelerin internet faaliyetlerine son verilecek.
KAYNAK:http://firmasepeti.com/s-haber-detay/alisveris-sitelerine-yeni-duzenleme-101.html
Türkiyeden İki Sanatçı Grammy Adayı

Türkiyeden İki Sanatçı Grammy Adayı

Ali Eyüboğlu: New York’a gittiğimde Kevin Mackie beni ünlü cazcı Rave Tesar’la buluşturdu. Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu, UNESCO tarafından hazırlanan “Action Moves People United” albümünde Türkiye'den de iki sanatçının yer aldığını duyurdu. Eyüboğlu, "Beatles grubundan John Lennon’un oğlu Julian Lennon, 'Hayalet Avcıları' ile 'Cazcı Kardeşler'de oynayan müzisyen Dan Aykord gibi pek çok ünlünün yer aldığı albümde bizden iki sanatçının savaşın ortasında kimsesiz bir çocuğun dramını anlatan şiirle yer alması önemli" diye yazdı. Ali Eyüboğlu'nun "Grammy adayı albümde Türkiye’den iki sanatçı" başlığıyla yayımlanan (28 Eylül 2016) yazısı şöyle: UNESCO tarafından hazırlanan ve Dünya Barış Günü’nde piyasaya çıkan Grammy adayı “Action Moves People United” albümünde Türkiye’den de iki sanatçı yer aldı.  Beatles grubundan John Lennon’un oğlu Julian Lennon, “Hayalet Avcıları” ile “Cazcı Kardeşler”de oynayan müzisyen Dan Aykord gibi pek çok ünlünün yer aldığı albümde bizden iki sanatçının savaşın ortasında kimsesiz bir çocuğun dramını anlatan şiirle yer alması önemli. Böylesine önemli bir çalışma için Türkiye’den kendilerinin seçilmesini sorduğum müzisyen Mürsel Işık, şunları söyledi:  “Amerikalı yapımcı ve müzisyen Kevin Mackie ile sosyal medyadan yazışıyorduk. O benim 3. albümümden bazı şarkıları dinlemişti. O albümde yer alan yazar Nâzım Hikmet ve yazar Attila İlhan gibi, halkın çok sevdiği Yunus Emre ve Mevlana gibi pek çok şairin şiirini gitarımla besteleyip yorumlamıştım. O da bana birkaç şiir göndermişti, İstanbul’da seslendirip kendisine yollamam için. Fakat İstanbul’da seslendirmek nasip olmadı.   New York’a gittiğimde Kevin Mackie beni ünlü cazcı Rave Tesar’la buluşturdu. Rave Tesar’la kaydı yaptık. İstanbul’a dönünce, ‘Bu şiiri Türkçe yorumlayabilecek bir kadın vokal lazım’ dediler. Ben de eşime teklif ettim. Diksiyonu ve ses tonu güzeldir. Zaten eski radyocudur. Kaydı gönderdikten sonra, albümde kaydımızın yer alacağı haberi geldi.” Lindsay Lohan’la Türkiye’yi tanıtmak; Türkiye, birçok farklı alanda gösterdiği başarısını ne yazık ki, ülke PR’ında sergileyemiyor. Lobicilikte çok zayıfız çünkü. İlk sırada ABD olmak üzere daha pek çok ülkede “Yumuşak güç” olarak kabul ettiği “popüler kültür” aracılığıyla başarıyor bunu... Ama bizde devlet, popüler kültüre mesafeli... lakin Türkiye de bu öneriyi denese dahi, Lindsay Lohan’daki gibi bu, ciddi katkılar sağlayacak ülkemize...   
KAYNAK:http://firmasepeti.com/s-haber-detay/turkiyeden-iki-sanatci-grammy-adayi-100.html
Milano Moda Günlüğü

Milano Moda Günlüğü

New York, Londra ve Milano’yla devam eden moda haftası rüzgarı yönünü Paris’e çevirdi. Defile ve sunumları izlemek üzere Milano Moda Haftası’nda hazır bulundum. Etkinlik Max Mara defilesiyle başladı. Şehrin en merkezi yerlerinden birinde gerçekleşen defile, ‘street style/sokak stili’ fotoğrafçılarının gözünü gönlünü açacak kalabalığa sahne oldu. Defile ise gerçekten çok başarılıydı. Müzik, atmosfer ve ‘bir sonraki yaz hemen gelsin’ diye iç çektiren capcanlı renkler. Defile sonrasında koleksiyonu yakından inceleme fırsatım oldu ve gerçekten bir kez daha hayran kaldım. Özellikle turuncu renk, sarı ve mavi renklerin hakim olduğu, sportif şıklığın ustalıkla yansıtıldığı parçalar ilk tercihlerim arasında. Muhteşem bir de beyaz bir palto vardı ki, alıp üzerinizden asla çıkarmak istemeyeceğiniz cinsten.
Fendi’de rokoko dönemi
İkinci adresim Fendi’ydi. Her zaman büyük heyecan ve merakla beklediğim koleksiyon yine baş döndürücüydü. Nefes kesen parçaları showroom’da dokunarak, hatta deneyerek inceledim! Harika kumaşlar, müthiş bir işçilik… Rokoko dönemini en modern ve seksi şekilde günümüze taşıyan Fendi, yeni sezonda birbirinden romantik önlükleri hayatımıza sokuyor. Çizgilerin ve düğmelerdeki detayları, kaburga dekolteli crop üstler, 90’lara gönderme yapan ayakkabıları sevdim. Yaldızlar içinde, kurdeleler içeren, işlemeler ve el boyamaları daha neler var neler ararsanız var. ‘Kişiye özel’liği her zaman vurgulayan marka, bütün bayanlara kendi Marie Antoinette filmlerini de kurgulamayı vaat ediyor.
Prada’dan kadınlara gönderme
Prada defilelerini tüylerim ürpererek seyrediyorum hep. Yine durum değişmedi. Kadının her zaman daha şık ve çok rahat giyim için olmasını hedefleyen Miuccia Prada, SS17 Koleksiyonu’nda da birçok farklı dönemden izler taşıyan fakat herkesin dolabında bulunan parçaları retro dokunuşlarla bugüne taşıdı. Püskül detaylarının eşlik ettiği pijamalar, gömleklerin üzerine giyilen 60’ların bikinileri, bele takılarak kemerler ile kombinlenen retro derili ceketler ve koleksiyonun geneline hakim olan layer etki, gerçekten muhteşem görünümdeydi. Aynı zamanda defile sırasında David O. Russel’ın yönetmenliğinde ortaya çıkan ‘Past Forward’ filmi hep yolda olan, koşturan fakat işini tutkuyla yapan günümüz kadınına gönderme yapıyor.
kaynak:http://firmasepeti.com/s-haber-detay/milano-moda-gunlugu-99.html

24 Eylül 2016 Cumartesi

Neden Firma rehberi

Neden Firma rehberi

Artık internet kullanıcıların büyük bir çoğunluğu ya direk olarak, internet üzerinden alış veriş yapıyor veya önce firmayı web sitelerinden arıyor buluyor, en uygun ve cazip olanı tespit ediyor, sonra gidip istediği ürünü alıyor. Artık Çarşı- Pazar dolaşıp zaman harcamak ve ulaşım külfetinden kurtulmak için, internet web sitelerini veya Google, Yahoo gibi internet üzerinden arama motorları kaynaklarını kullanıyorlar. Kısacası, oturduğu yerden, internete firma rehberlerine kayıtlı firmalara anında direk ulaşıp, aradıklarını rahatca buluyorlar. Firmaların, şirketlerin ve ticari işletmelerin bir web sitesi altında katagorilendirilerek yayınlanmasına firma rehberi denir.
 Firma rehberleri, ürün ya da hizmet sunanlar ile müşteri ya da tüketicilerin daha kolay ve hızlı bir şekilde buluşmasını sağlıyor. Firma rehberleri ne işe yarar sorusuna gelirsek; Kullanıcılar için: Şehirlerinde, semtlerinde ve yakın çevrelerinde yiyecek, giyim, elektrik, hırdavat vb dükkan aramalarında kayıtlı olan firmalara rahatlıkla ulaşılabilir. İnsanların artık cadde cadde, dükkan dükkan, bütün sokak dolaşarak fiyat almaları, bunların kalite kıyaslaması yapmanın devri kapanalı çok oluyor. Ama herhangi bir arama motoruna aradığımız ürünü yazma devri de geçmek üzere. Günümüzde artık firma rehberleri ismini verdiğimiz internet siteleri var ve bu siteler arama motorunda ürün ya da hizmet aramaktan çok daha pratik bir fayda sağlıyorlar. Firma rehberi internet sitelerinde Google bazlı anahtar kelime veya hedef kelime çalışmaları ile hem firmanın ismini hem de semt ve sektör olarak çıkma şansları vardır. Firma rehberleri, anahtar kelime çalışmalarında firma ismi ve sektör semt olarak çalışmalar yapmaktadır.  
Firma rehberleri, ürün ya da hizmetlerini sunan firmaların iletişim bilgilerini içerdiğinden dolayı karşımızda görebileceğimiz istemediğimiz arama sonuçlarından bizi arındırmış oluyor. Önceden sadece firmanın telefonu, adresi ve web site adresini bulunduran firma rehberler de artık kendilerini her geçen gün geliştiriyorlar. Artık pek çoğunda demin saymış olduğumuz özelliklerin dışında, farklı bir linke tıklamadan ürün fotoğraflarını görebilme, bu ürünler hakkında yorum yapma ya da bilgi talep etme gibi birçok imkânı da bulundurmaktadır. Bu nedenle firma rehberi, hem üreticilerin hem de tüketicilerin işini kolaylaştıran ve çabuklaştıran bir hizmeti de kullanıcılara sunmuş olmaktadırlar. Firma rehberlerinde üreticiler firmalarını ve kendilerini tanıtma ve duyurma imkânı bulurken, tüketiciler de kendilerine bütçe ve kalite olarak en uygun firmayı veya üreticiyi kolaylıkla bulmasını, kalite ve fiyat kıyaslaması yapma gibi faydalar sağlamış oluyorlar. Firma rehberlerinin temel amaçlarından birisi de, iş arayan herhangi bir kişi, kendisine uygun ve yakınındaki firmaların bütün firma ve iletişim bilgilerine bu firma rehberi adresinden ulaşıp e-mail vasıtasıyla ilgili firmaya iş başvurusunda bulunabilir.

 Firma firma gezmeden, bir anda birden çok firmayı ziyaret edebilmenin tek yolu, internet üzerinden firma ürünlerine ulaşmakla mümkün oluyor. Ayrıca firma rehberine kayıt olmak firmanız için çok iyi bir prestij sağlar, diğer firmalar üzerinde kaliteli bir firma olduğunuz imajını bırakır. Sanal ortamda açmış olduğunuz bir sergi salonu veya şube olarak çalışır. İstediğini değişiklikleri vakti geçmeden değiştirebilme imkanı sunar. Firmanızla veya firmanıza ait bir ürününüzle ilgili bilgi almak isteyenlere, sitenizin web adresini söylediğinizde firmanızın ve müşteriniz için zamandan kazanmanızı sağlar. Firma rehberi diğer reklam yöntemlerine bakıldığında en geniş ve gelir seviyesi yüksek kitleye hitap edebileceğiniz tek reklam aracıdır.

22 Eylül 2016 Perşembe

DANIŞANLARDAN ÖNCE KENDİ TERAPİMİZ!

DANIŞANLARDAN ÖNCE KENDİ TERAPİMİZ!

Bir ruh sağlığı uzmanı olarak psikolojik destek alacak kişilere yani danışanlara maksimum faydayı sağlayabilmek, mesleki bir görev ve toplumsal bir sorumluluktur. Psikologlar olarak mesleğimiz tabanında bakıldığında, günümüz modern dünyasında psikoloğa gitme konusuna olan yaklaşımın da yumuşamasıyla birlikte insanların psikolojik destek alma oranı artmış ve giderek de artmaktadır. Dolayısıyla biz uzmanlara pek çok görev düşmektedir. Yaşadığımız şehir bazında baktığımızda, nüfusu ve kültürel çeşitliliği dolayısıyla İstanbul terapi merkezidir adeta. Baktığımızda, psikoterapi alan/alabilecek olan pek çok kişi bulunur psikoloji merkezi İstanbul’da. Burada geniş bir kitleye sağlık hizmeti veren profesyoneller olarak, aldığımız eğitimin yanı sıra kendimizi bütün handikaplarımız ve avantajlarımızla tanıyor olmamız oldukça önemlidir. Bu amaçla biz psikologlar danışanlarımıza berrak bir terapi yapabilmek için bir meslektaşımız yardımıyla, psikolog ücretini ödeyerek, danışan koltuğuna oturma sancısını çekerek, farkındalık ve değişme sürecini bizzat deneyimleyerek kendi terapimizi tamamlamış olmalıyız. Mesleği icra ederken, karşımızda oturan danışanın neler hissettiğini tam olarak anlayabilmek için buna ihtiyacımız var. Daha da ötesi, bizler de birer insan olduğumuza göre kişiliğimizin var olan çıkmazlarını bilmek, danışanın terapide girdiği çıkmazlara girmemek için bu şart. Aksi takdirde terapide danışan kendi problemiyle boğuşurken biz kendi problemimizde boğuluruz. Sonuçta da danışana faydalı olamayız.
   Peki, kendi terapimizi yaptırmak neden bu kadar önemli? Her insanın ve tabi ki her terapistin kendine has bir hayat algısı, hayata bakış öncelikleri ve kendine özgü bir referans sistemi vardır. Dolayısıyla terapistin danışana bakışı, danışanın hayat hikâyesine yaklaşımı kendi hayatı ve kişilik örgütlenmesinden gelmektedir/etkilenmektedir. Eğer terapist olaylara at gözlüğü ile bakıyorsa terapistin, perspektifine yeni seçenekler eklemesi gerekir. Bu sayede vizyonu gelişir ve insanları anlama kapasitesi genişler. Basit bir örnek verecek olursak erkek ve kızların arkadaşlığını doğru bulmayan bir terapist, böyle arkadaşlıkları olan bir danışana ön yargı ile bakacak, bu da terapiyi olumsuz etkileyecektir. Ayrıca terapistin halletmediği bir problemi varsa bu problemlerinin de mutlaka terapi ortamında çalışılmış ve çözülmüş olması gerekir. Örneğin terapist çocukken uğradığı tacizin sıkıntılarını hala yaşıyorsa, tacize uğramış bir insanın sıkıntılarına çare olmaya çalıştığında danışanın döngüsüne girebilir, empati yerine sempati kurabilir ve bu da danışana fayda sağlamadığı gibi zarar verir.  
   Sonuçta danışanlara hakkıyla psikoterapi yapabilmek için terapistler olarak bizlerin kendi terapi süreçlerimizi tamamlamış olmamız elzemdir ve mesleki olarak her zaman bir adım önde olmamızı sağlayacaktır. Danışanlarının derdine çare bulmakta başarılı bir psikolog olma yolu biraz da buradan geçmekte.