30 Eylül 2016 Cuma

ANTİKACILIK MESLEĞİNİN SIRLARI

ANTİKACILIK MESLEĞİNİN SIRLARI

Antika eserlere, antika eşyalara ilginiz mi var? Neden alım satım yapmayasanız ki? Hatta belki de yapıyorsunuz fakat normal olarak vergisini veren, faturasını düzenli kesen bir işletme olmak, bu yönde de ünlenmek mümkün. Ancak bu konulara ilginiz şuana kadar olmadıysa da yeni bir iş kolu olarak düşünebileceğiniz gayet keyif veren bir yeni iş kolu olarak düşünülebilir antikacılık sektörü. Fakat size antikalardan ne kadar kazanabilirsiniz söylememiz elbette abes olacaktır.Antikacılık mesleğinin ve antikacıların önemli birçok özellikleri vardır ancak bunlardan birkaç özelliğine sahip olmanız bile sizi tam anlamıyla olmasa da iyi bir antikacı yapabilir. Bu kilit bir sorudur ve birçok önemli etkenin biraraya getirilmesiyle belli olur. Oldukça soyut kavramlarla karşı karşıya gelebileceğinize hazır olmalısınız. Burada yalnızca söz konusu olan eserdeki işçilik ya da gözalıcılık konusundan bahsetmiyoruz. Eserin tarihi ve hikayesi de çok önemlidir. Buantika malzemeleri gerçeğe en yakın olacak şekilde tespit edebilenler gerçek antikacı olur. Yoksa günümüz teknolojisi kötüye kullanılarak eskitilmiş antika olmayan eşyalar ve bunların hakkında bir sürü yalanlar uydurulmuş bir eşyayı size antika esermiş gibi yutturabilirler açıkcası. Dolayısıyla ilk ve en önemli kural şudur ki; antikacı olmak isteyen kişinin geçmişinde de bu antika konularıyla uğraşmış, olaylarının içinde olan veya böyle özelliklere sahip olan güvenilir bir ortağa sahip olması gerekir ki; ilk olasılığın olması daha mantıklıdır. Eserlerin restorasyon ve konservasyonunda kullanılan antikacılık araç ve gereçler gibi malzemeler hakkında yeterli bilgi sahibi olmanız size avantaj sağlayabilir ama tarihi eserlerle ilgili mevzuatı okumanız da hayat kurtarıcıdır. Başlangıç aşaması olarak Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kanunu’nu ezberlemeniz yeterli olacaktır. Ayrıca üniversitelerin Restorasyon ve konservasyon veya arkeoloji bölümlerinden de mezun olmak da size önemli avantaj sağlayabilir. Başlamadan önce antik eser uzmanlığıyla ilgili öncelikle yurt dışı bilgi kaynaklarında bulunan kitapları okuyun lütfen. Antikacılıkta alanında en öncelikli konunun ne olduğuna dair diye bir soru sorarsanız biz bunu tam olarak bilemeyebiliriz ancak bu konudaki bilginin çok ama çok önemi tartışılmaz. Eğer hayatınızda ilkokul gezisi dışında müzeyi hiç ziyaret edip gezmediyseniz, tarih bilginiz zayıfsa eger komik duruma da düşmemek için başka mesleklere yönelmeniz daha mantıklı olacaktır.  Antikacıları gezin ve onlarla konuşun sohbet edip antikacılık hakkında sorular sorun. Antika ürün müşterilerin, antika meraklıların ne istediğini en iyi onlar bilir. Antikacılık konusunda mesleki özelliğinizin oluşması için iyi bir gözlemci olmanızla birlikte, belli bir tecrübenizin olması gerekir. Çok Spesifik olacak bir konuda uzmanlaşmanızı önerebiliriz. Belli bir dönem, ürün ya da eşya sizi o konuda meşhur yapabilir. Müzayedelere katılıp birçok konuda ve fiyatlandırmalarda bilgi edinebilirsiniz. Bu işi sevmek ve çok çalışmak ise en önemli şartlar. 
KAYNAK: http://firmasepeti.com/blog-detay/antikacilik-mesleginin-sirlari-104.html
Altıncı His Geni Bulundu

Altıncı His Geni Bulundu

ABD’de bilim insanlarına göre, beş duyunun ötesindeki vucuttaki bütün algıyı belirtmek amacıyla kullanılan altıncı his, aslında bir genin kontrolünde. Altıncı his geni bulundu. Parapsikologların beş duyunun ötesindeki her türlü algıyı belirtmek üzere kullandıkları altıncı hissin, bilim dünyasının bir süredir bildiği "pıezo2" isimli gene bağlı olduğu ortaya çıktı. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü'nde gerçekleştirilen deneyde bu geni mutasyona uğramış 2 denek katılımcı üzerinde incelemeler yapan bilim insanları, bu kişilerin mekansal farkındalıklarının düşük olduğunu keşfetti. Gözleri bağlanan iki katılımcı, çeşitli nesnelerin bulunduğu bir ortamda yürümekte güçlük çekti, bu nesnelerin yerini belirleyemedi.  Dahası çekilen beyin tomografisi, deneklerden birinin eline sürtülen l cismi hiç ama hiç hissetmediği sonucuna varıldı. Araştırma, duyu organları hasar görmüş kişiler içinde umut olabilecek niteliktedir. Bu altıncı his genine sahip diğer katılımcılar üzerinde de benzer araştırmalar uygulanan diğer benzer deneylerdeyse herhangi bir anormallik görülmedi. Uzmanlar altıncı his geni mutasyona uğrayan kişilerin, bu eksikliği görme duyusuyla giderdiğine dikkat çekti. Araştırma neticesinde genin baskın olduğu kişilerde ise altıncı hissin gelişmiş olduğu sonucuna varıldı. Bu araştırmanın neticesinde gelecekte, duyu organları hasar görmüş kişilere yardımcı olması umuluyor.
KAYNAK: http://firmasepeti.com/s-haber-detay/altinci-his-geni-bulundu-102.html
Alışveriş Sitelerine Yeni Düzenleme

Alışveriş Sitelerine Yeni Düzenleme

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda ticaret sitelerinin artık kayıt altına alınacak olup, artık isteyen herkesine-ticaret sitesi açamayacağı belirtildi. Son dönemlerde internet üzerinden yapılan satışlarda çok fazla kişinin mağdur duruma düşmeye başlaması düzenleme yapılmasını da zorunlu kıldı. Konuyla ilgili çalışmalar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından gerçekleştirilirken bakanlık son yaptığı yazılı açıklamada e-ticaret sektörüne yönelik alınacak önlemleri ve getirilecek kriterlerin bilgisini paylaştı. Ticaret yapılabilen internet sitelerinin kayıt altına alınacağı ve bununla birlikte dolandırıcılık gibi işlemlere müsaade edilmeyeceği belirtilirken bundan sonraki süreç içerisinde tüm sistemlerin Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi’ne kayıt yapması gerektiği ve bu sisteme kayıt olduktan sonra aktif bir şekilde internetten satış işlemine başlayabileceği ifade edildi. Kayıt sistemine geçilmesi ile birlikte alışveriş sitelerinin tüm bilgileri, mobil uygulamanın kullanılması halinde mobil uygulamalar ile ilgili detaylar, vatandaşlık kimlik numarasının yanı sıra vergi numarası, MERNİS gibi tüm resmi bilgileri yeni veritabanına kaydedilecek. Böylece e-ticaretyapılacak internet sitesi ile ilgili tüm bilgiler kayıt altına alacağından dolayı dolandırıcılık gibi işlemler de siteler üzerinden artık yapılamayacak. Üstelik internet siteleri üzerinden yapılacak alışverişlerde kargo ile ilgili tüm detaylar yine veritabanına kayıt edilmek zorunda. Kargo kayıt işlemlerini yapmayan ya da yapmak istemeyen bütün firmaların ise ticaret yapması mümkün olmayacak. Bu konuda kullanıcıların şikayet hakkı da bulunduğundan dolayı tespit edilecek tüm sitelerin internet faaliyetlerine son verilecek.
KAYNAK:http://firmasepeti.com/s-haber-detay/alisveris-sitelerine-yeni-duzenleme-101.html
Türkiyeden İki Sanatçı Grammy Adayı

Türkiyeden İki Sanatçı Grammy Adayı

Ali Eyüboğlu: New York’a gittiğimde Kevin Mackie beni ünlü cazcı Rave Tesar’la buluşturdu. Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu, UNESCO tarafından hazırlanan “Action Moves People United” albümünde Türkiye'den de iki sanatçının yer aldığını duyurdu. Eyüboğlu, "Beatles grubundan John Lennon’un oğlu Julian Lennon, 'Hayalet Avcıları' ile 'Cazcı Kardeşler'de oynayan müzisyen Dan Aykord gibi pek çok ünlünün yer aldığı albümde bizden iki sanatçının savaşın ortasında kimsesiz bir çocuğun dramını anlatan şiirle yer alması önemli" diye yazdı. Ali Eyüboğlu'nun "Grammy adayı albümde Türkiye’den iki sanatçı" başlığıyla yayımlanan (28 Eylül 2016) yazısı şöyle: UNESCO tarafından hazırlanan ve Dünya Barış Günü’nde piyasaya çıkan Grammy adayı “Action Moves People United” albümünde Türkiye’den de iki sanatçı yer aldı.  Beatles grubundan John Lennon’un oğlu Julian Lennon, “Hayalet Avcıları” ile “Cazcı Kardeşler”de oynayan müzisyen Dan Aykord gibi pek çok ünlünün yer aldığı albümde bizden iki sanatçının savaşın ortasında kimsesiz bir çocuğun dramını anlatan şiirle yer alması önemli. Böylesine önemli bir çalışma için Türkiye’den kendilerinin seçilmesini sorduğum müzisyen Mürsel Işık, şunları söyledi:  “Amerikalı yapımcı ve müzisyen Kevin Mackie ile sosyal medyadan yazışıyorduk. O benim 3. albümümden bazı şarkıları dinlemişti. O albümde yer alan yazar Nâzım Hikmet ve yazar Attila İlhan gibi, halkın çok sevdiği Yunus Emre ve Mevlana gibi pek çok şairin şiirini gitarımla besteleyip yorumlamıştım. O da bana birkaç şiir göndermişti, İstanbul’da seslendirip kendisine yollamam için. Fakat İstanbul’da seslendirmek nasip olmadı.   New York’a gittiğimde Kevin Mackie beni ünlü cazcı Rave Tesar’la buluşturdu. Rave Tesar’la kaydı yaptık. İstanbul’a dönünce, ‘Bu şiiri Türkçe yorumlayabilecek bir kadın vokal lazım’ dediler. Ben de eşime teklif ettim. Diksiyonu ve ses tonu güzeldir. Zaten eski radyocudur. Kaydı gönderdikten sonra, albümde kaydımızın yer alacağı haberi geldi.” Lindsay Lohan’la Türkiye’yi tanıtmak; Türkiye, birçok farklı alanda gösterdiği başarısını ne yazık ki, ülke PR’ında sergileyemiyor. Lobicilikte çok zayıfız çünkü. İlk sırada ABD olmak üzere daha pek çok ülkede “Yumuşak güç” olarak kabul ettiği “popüler kültür” aracılığıyla başarıyor bunu... Ama bizde devlet, popüler kültüre mesafeli... lakin Türkiye de bu öneriyi denese dahi, Lindsay Lohan’daki gibi bu, ciddi katkılar sağlayacak ülkemize...   
KAYNAK:http://firmasepeti.com/s-haber-detay/turkiyeden-iki-sanatci-grammy-adayi-100.html
Milano Moda Günlüğü

Milano Moda Günlüğü

New York, Londra ve Milano’yla devam eden moda haftası rüzgarı yönünü Paris’e çevirdi. Defile ve sunumları izlemek üzere Milano Moda Haftası’nda hazır bulundum. Etkinlik Max Mara defilesiyle başladı. Şehrin en merkezi yerlerinden birinde gerçekleşen defile, ‘street style/sokak stili’ fotoğrafçılarının gözünü gönlünü açacak kalabalığa sahne oldu. Defile ise gerçekten çok başarılıydı. Müzik, atmosfer ve ‘bir sonraki yaz hemen gelsin’ diye iç çektiren capcanlı renkler. Defile sonrasında koleksiyonu yakından inceleme fırsatım oldu ve gerçekten bir kez daha hayran kaldım. Özellikle turuncu renk, sarı ve mavi renklerin hakim olduğu, sportif şıklığın ustalıkla yansıtıldığı parçalar ilk tercihlerim arasında. Muhteşem bir de beyaz bir palto vardı ki, alıp üzerinizden asla çıkarmak istemeyeceğiniz cinsten.
Fendi’de rokoko dönemi
İkinci adresim Fendi’ydi. Her zaman büyük heyecan ve merakla beklediğim koleksiyon yine baş döndürücüydü. Nefes kesen parçaları showroom’da dokunarak, hatta deneyerek inceledim! Harika kumaşlar, müthiş bir işçilik… Rokoko dönemini en modern ve seksi şekilde günümüze taşıyan Fendi, yeni sezonda birbirinden romantik önlükleri hayatımıza sokuyor. Çizgilerin ve düğmelerdeki detayları, kaburga dekolteli crop üstler, 90’lara gönderme yapan ayakkabıları sevdim. Yaldızlar içinde, kurdeleler içeren, işlemeler ve el boyamaları daha neler var neler ararsanız var. ‘Kişiye özel’liği her zaman vurgulayan marka, bütün bayanlara kendi Marie Antoinette filmlerini de kurgulamayı vaat ediyor.
Prada’dan kadınlara gönderme
Prada defilelerini tüylerim ürpererek seyrediyorum hep. Yine durum değişmedi. Kadının her zaman daha şık ve çok rahat giyim için olmasını hedefleyen Miuccia Prada, SS17 Koleksiyonu’nda da birçok farklı dönemden izler taşıyan fakat herkesin dolabında bulunan parçaları retro dokunuşlarla bugüne taşıdı. Püskül detaylarının eşlik ettiği pijamalar, gömleklerin üzerine giyilen 60’ların bikinileri, bele takılarak kemerler ile kombinlenen retro derili ceketler ve koleksiyonun geneline hakim olan layer etki, gerçekten muhteşem görünümdeydi. Aynı zamanda defile sırasında David O. Russel’ın yönetmenliğinde ortaya çıkan ‘Past Forward’ filmi hep yolda olan, koşturan fakat işini tutkuyla yapan günümüz kadınına gönderme yapıyor.
kaynak:http://firmasepeti.com/s-haber-detay/milano-moda-gunlugu-99.html

24 Eylül 2016 Cumartesi

Neden Firma rehberi

Neden Firma rehberi

Artık internet kullanıcıların büyük bir çoğunluğu ya direk olarak, internet üzerinden alış veriş yapıyor veya önce firmayı web sitelerinden arıyor buluyor, en uygun ve cazip olanı tespit ediyor, sonra gidip istediği ürünü alıyor. Artık Çarşı- Pazar dolaşıp zaman harcamak ve ulaşım külfetinden kurtulmak için, internet web sitelerini veya Google, Yahoo gibi internet üzerinden arama motorları kaynaklarını kullanıyorlar. Kısacası, oturduğu yerden, internete firma rehberlerine kayıtlı firmalara anında direk ulaşıp, aradıklarını rahatca buluyorlar. Firmaların, şirketlerin ve ticari işletmelerin bir web sitesi altında katagorilendirilerek yayınlanmasına firma rehberi denir.
 Firma rehberleri, ürün ya da hizmet sunanlar ile müşteri ya da tüketicilerin daha kolay ve hızlı bir şekilde buluşmasını sağlıyor. Firma rehberleri ne işe yarar sorusuna gelirsek; Kullanıcılar için: Şehirlerinde, semtlerinde ve yakın çevrelerinde yiyecek, giyim, elektrik, hırdavat vb dükkan aramalarında kayıtlı olan firmalara rahatlıkla ulaşılabilir. İnsanların artık cadde cadde, dükkan dükkan, bütün sokak dolaşarak fiyat almaları, bunların kalite kıyaslaması yapmanın devri kapanalı çok oluyor. Ama herhangi bir arama motoruna aradığımız ürünü yazma devri de geçmek üzere. Günümüzde artık firma rehberleri ismini verdiğimiz internet siteleri var ve bu siteler arama motorunda ürün ya da hizmet aramaktan çok daha pratik bir fayda sağlıyorlar. Firma rehberi internet sitelerinde Google bazlı anahtar kelime veya hedef kelime çalışmaları ile hem firmanın ismini hem de semt ve sektör olarak çıkma şansları vardır. Firma rehberleri, anahtar kelime çalışmalarında firma ismi ve sektör semt olarak çalışmalar yapmaktadır.  
Firma rehberleri, ürün ya da hizmetlerini sunan firmaların iletişim bilgilerini içerdiğinden dolayı karşımızda görebileceğimiz istemediğimiz arama sonuçlarından bizi arındırmış oluyor. Önceden sadece firmanın telefonu, adresi ve web site adresini bulunduran firma rehberler de artık kendilerini her geçen gün geliştiriyorlar. Artık pek çoğunda demin saymış olduğumuz özelliklerin dışında, farklı bir linke tıklamadan ürün fotoğraflarını görebilme, bu ürünler hakkında yorum yapma ya da bilgi talep etme gibi birçok imkânı da bulundurmaktadır. Bu nedenle firma rehberi, hem üreticilerin hem de tüketicilerin işini kolaylaştıran ve çabuklaştıran bir hizmeti de kullanıcılara sunmuş olmaktadırlar. Firma rehberlerinde üreticiler firmalarını ve kendilerini tanıtma ve duyurma imkânı bulurken, tüketiciler de kendilerine bütçe ve kalite olarak en uygun firmayı veya üreticiyi kolaylıkla bulmasını, kalite ve fiyat kıyaslaması yapma gibi faydalar sağlamış oluyorlar. Firma rehberlerinin temel amaçlarından birisi de, iş arayan herhangi bir kişi, kendisine uygun ve yakınındaki firmaların bütün firma ve iletişim bilgilerine bu firma rehberi adresinden ulaşıp e-mail vasıtasıyla ilgili firmaya iş başvurusunda bulunabilir.

 Firma firma gezmeden, bir anda birden çok firmayı ziyaret edebilmenin tek yolu, internet üzerinden firma ürünlerine ulaşmakla mümkün oluyor. Ayrıca firma rehberine kayıt olmak firmanız için çok iyi bir prestij sağlar, diğer firmalar üzerinde kaliteli bir firma olduğunuz imajını bırakır. Sanal ortamda açmış olduğunuz bir sergi salonu veya şube olarak çalışır. İstediğini değişiklikleri vakti geçmeden değiştirebilme imkanı sunar. Firmanızla veya firmanıza ait bir ürününüzle ilgili bilgi almak isteyenlere, sitenizin web adresini söylediğinizde firmanızın ve müşteriniz için zamandan kazanmanızı sağlar. Firma rehberi diğer reklam yöntemlerine bakıldığında en geniş ve gelir seviyesi yüksek kitleye hitap edebileceğiniz tek reklam aracıdır.

22 Eylül 2016 Perşembe

DANIŞANLARDAN ÖNCE KENDİ TERAPİMİZ!

DANIŞANLARDAN ÖNCE KENDİ TERAPİMİZ!

Bir ruh sağlığı uzmanı olarak psikolojik destek alacak kişilere yani danışanlara maksimum faydayı sağlayabilmek, mesleki bir görev ve toplumsal bir sorumluluktur. Psikologlar olarak mesleğimiz tabanında bakıldığında, günümüz modern dünyasında psikoloğa gitme konusuna olan yaklaşımın da yumuşamasıyla birlikte insanların psikolojik destek alma oranı artmış ve giderek de artmaktadır. Dolayısıyla biz uzmanlara pek çok görev düşmektedir. Yaşadığımız şehir bazında baktığımızda, nüfusu ve kültürel çeşitliliği dolayısıyla İstanbul terapi merkezidir adeta. Baktığımızda, psikoterapi alan/alabilecek olan pek çok kişi bulunur psikoloji merkezi İstanbul’da. Burada geniş bir kitleye sağlık hizmeti veren profesyoneller olarak, aldığımız eğitimin yanı sıra kendimizi bütün handikaplarımız ve avantajlarımızla tanıyor olmamız oldukça önemlidir. Bu amaçla biz psikologlar danışanlarımıza berrak bir terapi yapabilmek için bir meslektaşımız yardımıyla, psikolog ücretini ödeyerek, danışan koltuğuna oturma sancısını çekerek, farkındalık ve değişme sürecini bizzat deneyimleyerek kendi terapimizi tamamlamış olmalıyız. Mesleği icra ederken, karşımızda oturan danışanın neler hissettiğini tam olarak anlayabilmek için buna ihtiyacımız var. Daha da ötesi, bizler de birer insan olduğumuza göre kişiliğimizin var olan çıkmazlarını bilmek, danışanın terapide girdiği çıkmazlara girmemek için bu şart. Aksi takdirde terapide danışan kendi problemiyle boğuşurken biz kendi problemimizde boğuluruz. Sonuçta da danışana faydalı olamayız.
   Peki, kendi terapimizi yaptırmak neden bu kadar önemli? Her insanın ve tabi ki her terapistin kendine has bir hayat algısı, hayata bakış öncelikleri ve kendine özgü bir referans sistemi vardır. Dolayısıyla terapistin danışana bakışı, danışanın hayat hikâyesine yaklaşımı kendi hayatı ve kişilik örgütlenmesinden gelmektedir/etkilenmektedir. Eğer terapist olaylara at gözlüğü ile bakıyorsa terapistin, perspektifine yeni seçenekler eklemesi gerekir. Bu sayede vizyonu gelişir ve insanları anlama kapasitesi genişler. Basit bir örnek verecek olursak erkek ve kızların arkadaşlığını doğru bulmayan bir terapist, böyle arkadaşlıkları olan bir danışana ön yargı ile bakacak, bu da terapiyi olumsuz etkileyecektir. Ayrıca terapistin halletmediği bir problemi varsa bu problemlerinin de mutlaka terapi ortamında çalışılmış ve çözülmüş olması gerekir. Örneğin terapist çocukken uğradığı tacizin sıkıntılarını hala yaşıyorsa, tacize uğramış bir insanın sıkıntılarına çare olmaya çalıştığında danışanın döngüsüne girebilir, empati yerine sempati kurabilir ve bu da danışana fayda sağlamadığı gibi zarar verir.  
   Sonuçta danışanlara hakkıyla psikoterapi yapabilmek için terapistler olarak bizlerin kendi terapi süreçlerimizi tamamlamış olmamız elzemdir ve mesleki olarak her zaman bir adım önde olmamızı sağlayacaktır. Danışanlarının derdine çare bulmakta başarılı bir psikolog olma yolu biraz da buradan geçmekte.

21 Eylül 2016 Çarşamba

Psikoloji Nedir?

Psikoloji Nedir?

Psikoloji Nedir?
Psikoloji için kabaca insan ve hayvan davranışlarının bilimidir, denilebilir. Geniş anlamıyla bakıldığında bireylerin duygu, düşünce, davranış, motivasyon süreçleri ile bunların altındaki nedenlerive bireylerin birbirleriyle etkileşimlerini inceleyen bir bilim dalıdır. İnsana dair her alanda çalışma ve gözlem yapma imkânı olan psikoloji bilimi, kendi içerisinde pek çok alt alana sahiptir: klinik psikoloji,sosyal psikoloji, gelişim psikolojisi, endüstri psikolojisi, spor psikolojisi, trafik psikolojisigibi.

Psikolog Kimdir? 
Psikologlar, üniversitelerin Fen-Edebiyat Fakültesi-Psikoloji bölümlerinden 4 yıllık lisans eğitimini tamamlamış kişilerdir. Dilerlerse lisans eğitimi sonrasında psikolojinin alt alanlarında uzmanlık eğitimi alıp kendilerini belli bir alanda geliştirebilirler. Ayrıca terapi eğitimlerine (bilişsel davranışçı terapi, çift terapisi, oyun terapisi, cinsel terapi) katılarak psikoterapi (kısaca, problemin sistemli konuşma ve bir takım uygulamalarla çözümü)yapmak için yetki sahibi de olabilirler.

Psikiyatrist Kimdir?
Psikiyatristler, tıp fakültelerinden mezun olup Psikiyatri uzmanlığını almış tıp doktorlarıdır. Psikiyatristler tıp doktoru oldukları için hastalarınatanı koyarak tedavi düzenleyebilirler. Hastaya gerektiğinde ilaç tedavisi planlayabilirler. Ayrıca psikiyatristler de tıp eğitimlerine ek olarak psikoterapi eğitimi aldıkları taktirdepsikoterapiyapabilirler.

“Psikoloğa mı Gitmeliyim, Psikiyatriste mi?”
“Terapi mi Almalıyım, İlaç mı?”
            Bu sorular, insanlar psikolojik bir rahatsızlık yaşadıklarında akıllarına gelen ilk sorulardandır. Burada öncelikle kişilerin kendi isteklerine göre ilaç ya da terapi seçimi yapmak istediklerini görürüz. Fakat bu, kişinin isteğine göre verilecek birkarar değildir. Bakıldığında genel olarak psikolojik problemler ilaç kullanımına gerek olmaksızın psikoterapiyle çözülebilecek sıkıntılardır.Terapinin ne kadar uzun süreceğialtta yatan sorunun sebepleri, başlangıcı, derinliği, şiddeti gibi faktörlere göre değişir. Bazı rahatsızlıklarise biyolojik kökenlidir ve ilaç tedavisinin kesinlikle yapılması gerekir.Bazı rahatsızlıklarda da kişi ilaç tedavisi istemiyor bile olsa,terapi alabilmesi için önce rahatsızlığının şiddetinin azalması ve belli bir oranda sakinleşebilmesi amacıyla ilaç kullanımı gerekebilir. Burada ilaçlar semptomların bastırılması ve ruhsal düzenin sakinliğini sağlar.Çoğu psikolojik rahatsızlıkta ise ilaç tedavisi ile değil,kişinin kendi çabasıyla üstesinden gelmesi gerekenşeyler söz konusudur. Çünkü kişi terapi sayesinde sorunuyla yüzleşmekte ve çabası oranında sıkıntılarından peyderpey kurtulabilmektedir. Ayrıca zaten kişi psikolojik problemleriyle baş etmeyi öğrenmedikçe benzer problemlerin hayatta karşısına tekrar çıkması olası olacaktır. Yani sorunlar tam anlamıyla ortadan kalkmayacaktır. Terapi,nispeten daha uzun sürse de kişi sonuçta kalıcı bir şekilde iyileşmektedir.

Hangi Durumlarda Psikolojik Destek Almalıyım?
            Eskiden temkinli yaklaşılan bu konuya, modern yaşamla birlikte dünyada ve ülkemizde artık bilinçli bir yaklaşım söz konusudur. İnsanların psikolojik destek alma konusundaki bilinçlenmesi arttıkça ruh sağlığı uzmanlarına başvurular da artmıştır. Bakıldığında terapi için tıbbi bölümlerden yönlendirilenlerin yanında kendisi başvuranlar da bulunmaktadır. Bazen kişi sorununun bilincinde bir şekilde terapiye gelmekte bazen ise aile ve arkadaşlarının farkına vardırmasıyla…Terapi almak istemede sıkça rastlanan sebepler şunlardır; çekingenlik, aldatılma, öfke patlamaları, stres, korku, kararsızlık, eşlerin çatışması, ölüm düşünceleri, panik atak, suçluluk duygusu, önüne geçilemeyen takıntılar, kapalı alan korkusu, hayattan zevk alamama, boşanma, çocuklarla ilgili problemler, hayır diyememe, mükemmeliyetçilik, menopoz dönemi sıkıntıları, uykusuzluk, cinsel sorunlar(erken boşalma, vajinismus, cinsel isteksizlik) vb.
            Pratikte gördüğümüze göre, yukarıda sayılanlar şeklinde sıkıntıları yaşasa bile çoğu kişi destek almayı ihmal edebiliyor.  Bu, sonuçta yaşanan problemlerin şiddetinin artmasına ve çeşitlenmesine sebep oluyor. Bu da, kişinin daha kısa sürede kurtulacağı sıkıntıların katlanmasına sebebiyet veriyor. Günlük işlevselliğini (ev, iş ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, günlük rutinini) olumsuz etkileyerek verimini düşürüyor. Kişiler bu şekilde destek almaya gelebiliyorlar. Bunun yanında terapi için kişilerin ruhsal bir sıkıntısı olması da gerekli değildir. Bir problem yaşamasa da kişiler kendilerini tanımak, evlenmeden ve çocuk sahibi olmadan önce danışmak için terapi alabilirler.
            Unutmayın, eğer kendinizi kötü hissediyorsanız ya da kendinizi daha yakından tanımak istiyorsanız psikoterapi alabilirsiniz.


DEPRESYONU İYİLEŞTİREN İLAÇLAR KAYGIYI ARTTIRIYOR MU?

DEPRESYONU İYİLEŞTİREN İLAÇLAR KAYGIYI ARTTIRIYOR MU?

Depresyonu iyileştiren serotonin hormonunu (mutluluk hormonu) artıran Prozac gibi ilaçların, beyinde endişeyi artırıcı yan etkileri olduğu iddia edildi. The Journal Nature dergisinde yayımlanan yeni araştırmaya göre; bu hormon olumlu etkilerinin yanı sıra, kişiyi daha kaygılı hale getirebiliyor.
Serotoninin beyindeki düzeyini artırmak amaçlı oluşturulmuş ve anksiyete için reçeteli bir tedavi yöntemi olan Prozac gibi ilaçların daha önce bilinmeyen bazı yan etkilerinin bulunduğunu iddia eden bilim insanları, ilaçları kullanan kişilerin bazı durumlarda ilacı kullanmadan önceki duruma göre daha endişeli hatta intihara eğilimli hale geldiklerini bildirdi.
İndependent gazetesinde bulunan haberde; Amerikalı araştırmacıların, fareler üzerinde serotonin hormonunu üreten nöronları aktive etmek suretiyle gerçekleştirdikleri deneyde bu nöronların fareleri tedirgin ettiğini bulguladı.

NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Haber detaylarını bu alana giriniz.
 "Kendine âşık olanlara aldırmayıp, aşklarını karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte âşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında kara sevda ile içine kapanarak günden güne eriyerek ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür. Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir.Yerinden kalkamaz. Artık kendine âşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir ne de yemek yiyebilir. Aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür." 
    Narsisizmin adını aldığı hikayedir, bu. Narsisizm kabaca büyüklenme, beğenilme gereksinimi ve empati kuramama ile seyreden bir örüntü olarak tariflenebilir. Başlangıcı ergenlik dönemine kadar uzanan bu örüntü kalıcı ve uzun sürelidir. Bu kişilik bozukluğunda birbirinden ayrılan üç alt tür bulunur: Büyüklenmeci Narsisizm, Gizli Narsisizm, Aşağılayıcı Narsisizm.
    "45 yaşında bir iş adamı olan Bay A, çalıştığı şirketin iflas etmesiyle işsiz kalmıştı. İş bulma konusunda yaşadığı anksiyete ve depresyon ile terapiye başvurmuştu. Dışardan bakıldığında uzun boylu, atletik yapılı, oldukça bakımlı ve gümüş gibi parlayan bir auraya sahip yakışıklı bir erkekti. Terapistiyle güçlü bir şekilde tokalaşması ve seansa geldiğinde odadaki eşyaları izinsizce kullanması en belirgin özelliklerindi. Çocukluğu ile ilgili konuşulduğunda bir biblo gibi büyütüldüğünden ve her istediğinin yapıldığından bahsetmişti..."
    Hikayede söz konusu olan Bay A, Büyüklenmeci Narsisizmin bazı özelliklerini görebileceğimiz bir kişidir. Böyle bir kişinin terapi almak için gelmesi her zaman mümkün olmaz. Sınırsız güzellik, başarı, güç,zeka ya da sevgi için uğraşan ve kendini oldukça fazla beğenen bir birey için ancak ve ancak işini, eşini veya gücünü kaybetmesi sonucu yaşadığı kırılmışlığı onarmak terapiye getirecek bir sebep olabilir. Narsisizmin bu türünde kişi, özel olduğunu düşünür ve ancak özel ve üstün kişilerce anlaşılabileceğine inanır. Hak ettiği duygusu içerisinde olduğu için başka birinin mekanında rahatlıkla kendine ait bir mekandaymış gibi davranabilir, başkalarını kendi çıkarları için kullanabilir ve sömürebilir. Duygusal bir empati yapamaz, yalnızca insanları kullanabilmek için kognitif empati denen karşısındakini manipüle edebilme amaçlı bir empati yapar. Ayrıca Büyüklenmeci Narsisizmde sıklıkla tarihteki büyük insanlar (Mustafa Kemal Atatürk, Gandhi, Churchill vb.) gibi ülkeyi kurtarma hayalleri olduğu da görülür. Burada şunu belirtmemiz gerekir ki, her sosyo ekonomik seviyede görülebilecek bir kişilik bozukluğudur: iş adamı, memur, kapıcı vb. işini yapmadığında insanların yaşayacağı acziyeti düşünerek özel ve önemli hissediyor olabilir.
    "50 yaşında, evli ve 3 çocuk annesi olan Bayan B terapiye ilk başvurduğunda kırılgan, kaygılı ve yıpranmış görünüyordu. Eşi, çocukları ve arkadaşlarının onun çalışkanlığını ve vericiliğini anlamadığını düşünüyor ve sık sık öfke nöbetleri geçiriyordu. Açıkça beklediği takdirin gelmemesi karşısında yetersizlik hisleriyle kavruluyor ve sürekli kendini eleştiriyordu. Fakat bu durumun düzeltilebileceğine inanıyordu. Çocukluğuyla ilgili konuşulduğunda, yanlış yaptığı her şeyde anne babasının onu eleştirdiğinden ve bu durumda çok kırılmış hissettiğinden bahsetmişti..."
    Hikayede bahsedilen Bayan B, Gizli Narsisizmin belirli özelliklerini görebileceğimiz niteliktedir. Gizli Narsisizmde kişi, kendisinin diğer insanlar tarafından nasıl göründüğü ile fazlaca ilgilenir. Bunu güçlü, özel ve istikrarlı hissetme bağlamında yapar. Bayan B'nin başarılarının görülmemesi ve onaylanmaması karşısında duyduğu utanç, öfke ve aşağılanmışlık hissi, eleştiri ve başarısızlığa oldukça hassas olduğunu gösteriyor. Derin yetersizlik hisleriyle kendini eleştirse de, aslında bu durumu düzeltmenin bir yolu olduğunu ancak kendisinin bunu yapamadığını düşünmesi ise büyüklenmeci yanını gösteriyor. Büyüklenmeci Narsisizmdeki kendini özel algılaması ve hak ettiği duygusu, Gizli Narsisizmde de söz konusudur. Ancak Büyüklenmeci Narsisizmden farkı, duygusal yatırımını görkemli benliğine değil herşeye kadir diğerlerine (eş, çocuklar, arkadaşlar vb.) yapmasıdır.
    "32 yaşında bir memur olan Bay C, eşinin isteğiyle terapiye gelmeyi kabul etmişti. İlk sözü 'Odayı çok kötü dizayn etmişsiniz. Perdeleriniz iğrenç renkte.' olmuştu. Ayrıca oturduğu koltuğun terlettiğini söyleyip sık sık memnuniyetsiz bakışlar atmıştı terapistine. Bakışları genelde de memnuniyetsiz, üstün, özel, biricik ve aşağılayıcıydı. Çocukluğuyla ilgili konuşulduğunda, anne babasının ona sık sık şiddet uyguladığından bahsetmişti..."
    Hikayedeki Bay C, bize Aşağılayıcı Narsisizm hakkında fikir veriyor. Aşağılayıcı Narsisizmde kişi, içinde tolere edemediği değersizlik hislerini diğer insanlara atıyor, yansıtıyor ve insanlara saldırıyor. Bu anlamda bakıldığında, dürtü kontrolünde ciddi güçlükler olduğu da söylenebilir. Sonuçta dünya kötü, basit ve değersizleşmiş olurken kendi üstünlüğü ise korunmuş oluyor. Kendini ancak bu şekilde özel ve üstün hissedebiliyor. Bakıldığında Aşağılayıcı Narsisizm, Büyüklenmeci Narsisizm ve Gizli Narsisizme göre daha seyrek karşılaşılan bir kişilik bozukluğudur. Bunlar işlevselliği düşük narsisistlerdir. Terapileri de oldukça zordur. Çünkü paranoyaları terapistle iş birliği yapmalarını zorlaştırır.