21 Eylül 2016 Çarşamba

Psikoloji Nedir?

Psikoloji Nedir?

Psikoloji Nedir?
Psikoloji için kabaca insan ve hayvan davranışlarının bilimidir, denilebilir. Geniş anlamıyla bakıldığında bireylerin duygu, düşünce, davranış, motivasyon süreçleri ile bunların altındaki nedenlerive bireylerin birbirleriyle etkileşimlerini inceleyen bir bilim dalıdır. İnsana dair her alanda çalışma ve gözlem yapma imkânı olan psikoloji bilimi, kendi içerisinde pek çok alt alana sahiptir: klinik psikoloji,sosyal psikoloji, gelişim psikolojisi, endüstri psikolojisi, spor psikolojisi, trafik psikolojisigibi.

Psikolog Kimdir? 
Psikologlar, üniversitelerin Fen-Edebiyat Fakültesi-Psikoloji bölümlerinden 4 yıllık lisans eğitimini tamamlamış kişilerdir. Dilerlerse lisans eğitimi sonrasında psikolojinin alt alanlarında uzmanlık eğitimi alıp kendilerini belli bir alanda geliştirebilirler. Ayrıca terapi eğitimlerine (bilişsel davranışçı terapi, çift terapisi, oyun terapisi, cinsel terapi) katılarak psikoterapi (kısaca, problemin sistemli konuşma ve bir takım uygulamalarla çözümü)yapmak için yetki sahibi de olabilirler.

Psikiyatrist Kimdir?
Psikiyatristler, tıp fakültelerinden mezun olup Psikiyatri uzmanlığını almış tıp doktorlarıdır. Psikiyatristler tıp doktoru oldukları için hastalarınatanı koyarak tedavi düzenleyebilirler. Hastaya gerektiğinde ilaç tedavisi planlayabilirler. Ayrıca psikiyatristler de tıp eğitimlerine ek olarak psikoterapi eğitimi aldıkları taktirdepsikoterapiyapabilirler.

“Psikoloğa mı Gitmeliyim, Psikiyatriste mi?”
“Terapi mi Almalıyım, İlaç mı?”
            Bu sorular, insanlar psikolojik bir rahatsızlık yaşadıklarında akıllarına gelen ilk sorulardandır. Burada öncelikle kişilerin kendi isteklerine göre ilaç ya da terapi seçimi yapmak istediklerini görürüz. Fakat bu, kişinin isteğine göre verilecek birkarar değildir. Bakıldığında genel olarak psikolojik problemler ilaç kullanımına gerek olmaksızın psikoterapiyle çözülebilecek sıkıntılardır.Terapinin ne kadar uzun süreceğialtta yatan sorunun sebepleri, başlangıcı, derinliği, şiddeti gibi faktörlere göre değişir. Bazı rahatsızlıklarise biyolojik kökenlidir ve ilaç tedavisinin kesinlikle yapılması gerekir.Bazı rahatsızlıklarda da kişi ilaç tedavisi istemiyor bile olsa,terapi alabilmesi için önce rahatsızlığının şiddetinin azalması ve belli bir oranda sakinleşebilmesi amacıyla ilaç kullanımı gerekebilir. Burada ilaçlar semptomların bastırılması ve ruhsal düzenin sakinliğini sağlar.Çoğu psikolojik rahatsızlıkta ise ilaç tedavisi ile değil,kişinin kendi çabasıyla üstesinden gelmesi gerekenşeyler söz konusudur. Çünkü kişi terapi sayesinde sorunuyla yüzleşmekte ve çabası oranında sıkıntılarından peyderpey kurtulabilmektedir. Ayrıca zaten kişi psikolojik problemleriyle baş etmeyi öğrenmedikçe benzer problemlerin hayatta karşısına tekrar çıkması olası olacaktır. Yani sorunlar tam anlamıyla ortadan kalkmayacaktır. Terapi,nispeten daha uzun sürse de kişi sonuçta kalıcı bir şekilde iyileşmektedir.

Hangi Durumlarda Psikolojik Destek Almalıyım?
            Eskiden temkinli yaklaşılan bu konuya, modern yaşamla birlikte dünyada ve ülkemizde artık bilinçli bir yaklaşım söz konusudur. İnsanların psikolojik destek alma konusundaki bilinçlenmesi arttıkça ruh sağlığı uzmanlarına başvurular da artmıştır. Bakıldığında terapi için tıbbi bölümlerden yönlendirilenlerin yanında kendisi başvuranlar da bulunmaktadır. Bazen kişi sorununun bilincinde bir şekilde terapiye gelmekte bazen ise aile ve arkadaşlarının farkına vardırmasıyla…Terapi almak istemede sıkça rastlanan sebepler şunlardır; çekingenlik, aldatılma, öfke patlamaları, stres, korku, kararsızlık, eşlerin çatışması, ölüm düşünceleri, panik atak, suçluluk duygusu, önüne geçilemeyen takıntılar, kapalı alan korkusu, hayattan zevk alamama, boşanma, çocuklarla ilgili problemler, hayır diyememe, mükemmeliyetçilik, menopoz dönemi sıkıntıları, uykusuzluk, cinsel sorunlar(erken boşalma, vajinismus, cinsel isteksizlik) vb.
            Pratikte gördüğümüze göre, yukarıda sayılanlar şeklinde sıkıntıları yaşasa bile çoğu kişi destek almayı ihmal edebiliyor.  Bu, sonuçta yaşanan problemlerin şiddetinin artmasına ve çeşitlenmesine sebep oluyor. Bu da, kişinin daha kısa sürede kurtulacağı sıkıntıların katlanmasına sebebiyet veriyor. Günlük işlevselliğini (ev, iş ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, günlük rutinini) olumsuz etkileyerek verimini düşürüyor. Kişiler bu şekilde destek almaya gelebiliyorlar. Bunun yanında terapi için kişilerin ruhsal bir sıkıntısı olması da gerekli değildir. Bir problem yaşamasa da kişiler kendilerini tanımak, evlenmeden ve çocuk sahibi olmadan önce danışmak için terapi alabilirler.
            Unutmayın, eğer kendinizi kötü hissediyorsanız ya da kendinizi daha yakından tanımak istiyorsanız psikoterapi alabilirsiniz.


DEPRESYONU İYİLEŞTİREN İLAÇLAR KAYGIYI ARTTIRIYOR MU?

DEPRESYONU İYİLEŞTİREN İLAÇLAR KAYGIYI ARTTIRIYOR MU?

Depresyonu iyileştiren serotonin hormonunu (mutluluk hormonu) artıran Prozac gibi ilaçların, beyinde endişeyi artırıcı yan etkileri olduğu iddia edildi. The Journal Nature dergisinde yayımlanan yeni araştırmaya göre; bu hormon olumlu etkilerinin yanı sıra, kişiyi daha kaygılı hale getirebiliyor.
Serotoninin beyindeki düzeyini artırmak amaçlı oluşturulmuş ve anksiyete için reçeteli bir tedavi yöntemi olan Prozac gibi ilaçların daha önce bilinmeyen bazı yan etkilerinin bulunduğunu iddia eden bilim insanları, ilaçları kullanan kişilerin bazı durumlarda ilacı kullanmadan önceki duruma göre daha endişeli hatta intihara eğilimli hale geldiklerini bildirdi.
İndependent gazetesinde bulunan haberde; Amerikalı araştırmacıların, fareler üzerinde serotonin hormonunu üreten nöronları aktive etmek suretiyle gerçekleştirdikleri deneyde bu nöronların fareleri tedirgin ettiğini bulguladı.

NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Haber detaylarını bu alana giriniz.
 "Kendine âşık olanlara aldırmayıp, aşklarını karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte âşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında kara sevda ile içine kapanarak günden güne eriyerek ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür. Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir.Yerinden kalkamaz. Artık kendine âşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir ne de yemek yiyebilir. Aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür." 
    Narsisizmin adını aldığı hikayedir, bu. Narsisizm kabaca büyüklenme, beğenilme gereksinimi ve empati kuramama ile seyreden bir örüntü olarak tariflenebilir. Başlangıcı ergenlik dönemine kadar uzanan bu örüntü kalıcı ve uzun sürelidir. Bu kişilik bozukluğunda birbirinden ayrılan üç alt tür bulunur: Büyüklenmeci Narsisizm, Gizli Narsisizm, Aşağılayıcı Narsisizm.
    "45 yaşında bir iş adamı olan Bay A, çalıştığı şirketin iflas etmesiyle işsiz kalmıştı. İş bulma konusunda yaşadığı anksiyete ve depresyon ile terapiye başvurmuştu. Dışardan bakıldığında uzun boylu, atletik yapılı, oldukça bakımlı ve gümüş gibi parlayan bir auraya sahip yakışıklı bir erkekti. Terapistiyle güçlü bir şekilde tokalaşması ve seansa geldiğinde odadaki eşyaları izinsizce kullanması en belirgin özelliklerindi. Çocukluğu ile ilgili konuşulduğunda bir biblo gibi büyütüldüğünden ve her istediğinin yapıldığından bahsetmişti..."
    Hikayede söz konusu olan Bay A, Büyüklenmeci Narsisizmin bazı özelliklerini görebileceğimiz bir kişidir. Böyle bir kişinin terapi almak için gelmesi her zaman mümkün olmaz. Sınırsız güzellik, başarı, güç,zeka ya da sevgi için uğraşan ve kendini oldukça fazla beğenen bir birey için ancak ve ancak işini, eşini veya gücünü kaybetmesi sonucu yaşadığı kırılmışlığı onarmak terapiye getirecek bir sebep olabilir. Narsisizmin bu türünde kişi, özel olduğunu düşünür ve ancak özel ve üstün kişilerce anlaşılabileceğine inanır. Hak ettiği duygusu içerisinde olduğu için başka birinin mekanında rahatlıkla kendine ait bir mekandaymış gibi davranabilir, başkalarını kendi çıkarları için kullanabilir ve sömürebilir. Duygusal bir empati yapamaz, yalnızca insanları kullanabilmek için kognitif empati denen karşısındakini manipüle edebilme amaçlı bir empati yapar. Ayrıca Büyüklenmeci Narsisizmde sıklıkla tarihteki büyük insanlar (Mustafa Kemal Atatürk, Gandhi, Churchill vb.) gibi ülkeyi kurtarma hayalleri olduğu da görülür. Burada şunu belirtmemiz gerekir ki, her sosyo ekonomik seviyede görülebilecek bir kişilik bozukluğudur: iş adamı, memur, kapıcı vb. işini yapmadığında insanların yaşayacağı acziyeti düşünerek özel ve önemli hissediyor olabilir.
    "50 yaşında, evli ve 3 çocuk annesi olan Bayan B terapiye ilk başvurduğunda kırılgan, kaygılı ve yıpranmış görünüyordu. Eşi, çocukları ve arkadaşlarının onun çalışkanlığını ve vericiliğini anlamadığını düşünüyor ve sık sık öfke nöbetleri geçiriyordu. Açıkça beklediği takdirin gelmemesi karşısında yetersizlik hisleriyle kavruluyor ve sürekli kendini eleştiriyordu. Fakat bu durumun düzeltilebileceğine inanıyordu. Çocukluğuyla ilgili konuşulduğunda, yanlış yaptığı her şeyde anne babasının onu eleştirdiğinden ve bu durumda çok kırılmış hissettiğinden bahsetmişti..."
    Hikayede bahsedilen Bayan B, Gizli Narsisizmin belirli özelliklerini görebileceğimiz niteliktedir. Gizli Narsisizmde kişi, kendisinin diğer insanlar tarafından nasıl göründüğü ile fazlaca ilgilenir. Bunu güçlü, özel ve istikrarlı hissetme bağlamında yapar. Bayan B'nin başarılarının görülmemesi ve onaylanmaması karşısında duyduğu utanç, öfke ve aşağılanmışlık hissi, eleştiri ve başarısızlığa oldukça hassas olduğunu gösteriyor. Derin yetersizlik hisleriyle kendini eleştirse de, aslında bu durumu düzeltmenin bir yolu olduğunu ancak kendisinin bunu yapamadığını düşünmesi ise büyüklenmeci yanını gösteriyor. Büyüklenmeci Narsisizmdeki kendini özel algılaması ve hak ettiği duygusu, Gizli Narsisizmde de söz konusudur. Ancak Büyüklenmeci Narsisizmden farkı, duygusal yatırımını görkemli benliğine değil herşeye kadir diğerlerine (eş, çocuklar, arkadaşlar vb.) yapmasıdır.
    "32 yaşında bir memur olan Bay C, eşinin isteğiyle terapiye gelmeyi kabul etmişti. İlk sözü 'Odayı çok kötü dizayn etmişsiniz. Perdeleriniz iğrenç renkte.' olmuştu. Ayrıca oturduğu koltuğun terlettiğini söyleyip sık sık memnuniyetsiz bakışlar atmıştı terapistine. Bakışları genelde de memnuniyetsiz, üstün, özel, biricik ve aşağılayıcıydı. Çocukluğuyla ilgili konuşulduğunda, anne babasının ona sık sık şiddet uyguladığından bahsetmişti..."
    Hikayedeki Bay C, bize Aşağılayıcı Narsisizm hakkında fikir veriyor. Aşağılayıcı Narsisizmde kişi, içinde tolere edemediği değersizlik hislerini diğer insanlara atıyor, yansıtıyor ve insanlara saldırıyor. Bu anlamda bakıldığında, dürtü kontrolünde ciddi güçlükler olduğu da söylenebilir. Sonuçta dünya kötü, basit ve değersizleşmiş olurken kendi üstünlüğü ise korunmuş oluyor. Kendini ancak bu şekilde özel ve üstün hissedebiliyor. Bakıldığında Aşağılayıcı Narsisizm, Büyüklenmeci Narsisizm ve Gizli Narsisizme göre daha seyrek karşılaşılan bir kişilik bozukluğudur. Bunlar işlevselliği düşük narsisistlerdir. Terapileri de oldukça zordur. Çünkü paranoyaları terapistle iş birliği yapmalarını zorlaştırır.
Elektrik Malzemeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Elektrik Malzemeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Kullanılan alana göre elektrik enerjisi gerekli olan yerlerde ve yine elektrik malzemesinin kullanılan yer ve alanın özellikleri doğrultusunda uygun malzemeler anahtar, iletken, priz, sigorta gibi alt yapı elektrik malzemeleri ve araçları kullanılarak hazırlanan araç gereçlere elektrik tesisatı denmektedir. Elektrik tesisatının döşemeleri sırasında, montajı ya da tamiri kolay olarak gözüksede burada yapılan işlemler aslında ciddi bir uzmanlık gerektirir. Elektrik Malzemeleri üreticileri tarafından üretilen kabloların genişliği, yüksekliği, hatta geçeceği bölümler bile projelenme aşamasında belirlenir. Çünkü elektrik tesisatlarındaki görünmeyen en ufak bir hata, elektrik çarpmasından yangına kadar bir sürü tehlikeli sonuçlar doğurur ve bu bakımdan insan sağlığını doğrudan etkiler. Elektrik Malzemeleri imalatçıları, yukarıda belirtilen kritik sebeplerden dolayı elektrik tesisatlarının daha proje aşamalarında birçok yönetmeliklere tabidir ve yapılan işler yakından denetlenir. Öncelikle elektrik tesisatı projelerinin düzenlenen elektrik iç tüzük yönetmeliklerine mutlaka uygun olması gerekir. Yetkili bir mühendis tarafından onaylanan projenin, bölgedeki elektrik dağıtıcı kurum tarafından da öncelikle onaylatılması gerekmektedir. Elektrik Malzemeleri satan firmalardan elektrik tesisatlarında kullanılan iletkenler, kablolar, borular buatlar, kroşeler ve prizlere kadar birçok malzeme kullanılmaktadır. Tüm bu elektrik elemanların kullanımı sırasında, ileride herhangi bir kaza ile karşılaşmaması adına azami dikkat gösterilmesi önemlidir. Örnek verecek olursak yapının duvar borularının döşenmesi sırasında binanın yıpranmamasına dikkat edilmelidir. Buatlar ile kasaların tavan ve kapı ve pencerelere olan mesafesi, Elektrik İç Tesisatı ile ilğili Yönetmeliği dikkate alınarak aynı mesafede olmalıdır. Elektrik Malzemeleri toptan aldığımız zaman kanal, buat, duvar priz kutusu gibi elemanların birbiriyle olan bağlantıların sağlamlığı çok dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir. Sağlık açısından anahtarları zeminde yer alan buat içerisine değil, sütun ve bürotik blok üzerine yerleştirilmesi oldukça önemlidir. Bu malzemelerin montajı sırasında da kanalların genleşme durumları dikkate alınmalıdır.

19 Eylül 2016 Pazartesi

CENNET KÖŞE KEKOVAYA YOĞUN İLGİ

CENNET KÖŞE KEKOVAYA YOĞUN İLGİ

Antalya'nın Demre İlçesi'ne bağlı tarih, doğa ve denizin bir arada bulunduğu Kekova Adası, yaz- kış yerli ve yabancı tatilcilerin ilgisini çekiyor. antalya'nın Demre İlçesi'ne bağlı tarih, yemyeşil doğa ve masmavi denizin bir arada uyumla bulunduğu Kekova Adası, yılın tüm zamanlarında yerli ve yabancı tatilcilerin ilgisini çekiyor. Demre yakınlarında, Kaleüçağız Mahallesi açıklarında kayalık bir ada olan Kekova, bölgeye tatile gelen yerli ve yabancı tatilcilerin uğrak yeri olmayı sürdürüyor. Doğası, tarihi ve deniziyle ilgi çeken Kekova'yı görmek isteyenler için tekne turuyla bu bölgeye geliyor. Kekova'ya tekne turları yoğun olarak Çayağzı Limanı'ndan yapılıyor. Buranın yanında Kaleüçağız Mahallesi ile Kaş'tan da tekne turları düzenlenebiliyor. Ulaşımda otobüsler ile Çayağzı Limanı'na gelen tatilciler, teknelere binerek Kekova turuna çıkıyor. Buradan profesyonel rehberlerin eşliğinde bölgeyi tanıyan tatilciler, suyun içinde ve dışında kalıntılarını barındıran antik Batık Kent'e geliyor. Teknelerin tabanındaki özel cam bölmeden  sualtındaki tarihi yapıları izleyen tatilciler, ardından dünyadaki ender güzelliklerden Simena Antik Kenti'ni görme fırsatı buluyor. Kartal yuvasını andıran Simena'da dogal güzelliklerinde fotoğraf çektiren tatilciler, Kekova koylarında eşsiz bir tura devam ediyor. Yılın tüm mevsiminde doğal bir liman görünümündeki Gökkaya Koyu'nda yüzme molası veren tatilcileri Akdeniz'in masmavi sularında serinletiyor. Yüzme molasının ardından turun dönüşünde Korsanlar Mağarası'nı ziyaret eden tatilciler yaklaşık 2.5 saat süren turu Çayağzı Limanı'nda tamamlıyor. Kekova tatil bölgesine ilk kez gelen birçok yabancı turistler, Kekova'ya da ilk kez geldiğini ve burası harika bir yer. Denizin altı da üstü de tarih dolu. Doğa, tarih, deniz ve güneş hepsi bir arada. Bugün gerçekten çok mutluyum dedi. Ukraynalı turist Straoova, "Bugün kendime şunu söyledim; iyi ki bu tura katılmışım. Doğa ve tarih iç içe. Denizin rengine baktıkça, gözlerimin içinin güldüğünü gördüm. Gözlerim güzelliğe doydu bugün" diye konuştu. Ukraynalı yabancı turistler, "tatil için buraya ilk kez geldim ama harika bir yer. İnsanı büyülüyor. Rehberimiz de çok güzel anlattı. Yine geleceğim, bu mavi sularda yüzeceğim" dedi.

KAYNAK: www.firmasepeti.com
ANDROİD TELEFONDA GMAİL ŞİFRESİ NASIL DEĞİŞTİRİLİR

ANDROİD TELEFONDA GMAİL ŞİFRESİ NASIL DEĞİŞTİRİLİR

Android telefonda Google Play Store şifresi nasıl değiştirilir? Google Play Store şifremi unuttum. Telefonda açık unutulan Gmail şifresi nasıl değiştirilir? Tablette Gmail şifre değiştirme. Android cep telefonu ve tablette şifre değiştirme nasıl yapılır? Gmail şifremi unuttum? Google Play Store şifremi unuttum? E-posta şifremi unuttum şifre kırma açma adımları. Android işletim sistemine sahip cep telefonunda veya tablet cihazında tanımlı Gmail / Google Play Store hesabının şifresini kolay şekilde değiştirebilirsiniz. Android cihazdan gmail e-posta hesabına erişim sağlayamıyorsanız ve Google Play Store hesabınızda e-posta tanımlıysa bu şifrenizi değiştirebilirsiniz. Gmail şifremi unuttum ve güvenlik sorularının cevaplarını da hatırlamıyorum diyorsanız, aşağıdaki ilgili adımları uygulayarak Gmail şifresini de değiştirebilmeniz mümkündür. Unutulan şifrenizin sıfırlama ve yenileme adımlarını aktarıldığı şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Bu durumda bir bilgisayardan veya mobil cihazdan gmail.com sitesine girmeniz gerekmektedir. Bu anda karşınıza "Şifrenizi mi unuttunuz?" Ekrana gelecek, bu kısımdaki seçeneklere cevap veremiyorsanız karşınıza gelen "Farklı bir soru deneyin" seçeneğini kullanınız. Güvenlik sorularına cevap veremezseniz ve android cihaz yanınızda mevcut değilse google, "oturum açmaya çalışan mail hesabının siz olduğunuzdan kişinin siz olduğunuzu doğrulayamadığından bu hesapta şu anda oturum açamazsınız." şeklinde bir uyarı alırsınız. Bu durumda karşınıza farklı bir soru deneyin seçeneği karşınıza iki ya da üç kez gelecektir. Bu seçeneklerden biri tabletinize / cep telefonunuza bir sıfırlama yöntemi gönderecektir. Gelen bildirime dokunarak ya da bilgisayarda yer alan sayıyı gelen bildirim seçeneğine yazarak şifrenizi sıfırlayarak yenileyebilirsiniz. Şifre yenileme ve sıfırlama, işlemine başladığınız bilgisayar veya mobil cihaz üzerinden yapılacaktır. 
UBİSOFT THE CREWİ ARTIK ÜCRETSİZ

UBİSOFT THE CREWİ ARTIK ÜCRETSİZ

Ubisoft Club çatısı altında 30.Yılına kutlayan ubisoft kullanılarına özel  ücretsiz oyun dağıtmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Rayman Origins’i kullanıcılara yine ücretsiz sunan Ubisoft, kullanıcılarına bu ay ise The Crew’i ücretsiz olacak sunacak. Bu fırsatı kaçırmadan Uplay üzerinden indirmeyi başlatabilirsiniz. 2014’ün Aralık ayında çıkışını yapan The Crew yeni nesil oyun konsolları dışındaki Xbox-360 isimli ürünü içinde çıkışını yapmıştı. Ivory Tower”in öncülüğünde ve Ubisoft Reflections destek ve işbirliğiyle geliştirilen yarış oyun büyük tepkiler alsada “Mini Amerika” diye adlandırılan haritası, çete sistemi ve çevre detaylarıyla korkulanın aksine beklentinin üzerinde bir başarıya ulaştı. 1986 yılının mart ayı içinde, soğuk bir günde kuruluşu yapılan Fransız oyun geliştiricisi Ubisoft, 30 yılını kutlamak için oyun severlere oyunlar hediye ediyor. Bu kapsamda bu yıl eylül ayı boyunca 2014 yılında çıkışını yapmış oldukları önemli yarış oyunu The Crew tamamen ücretsiz olarak UPlay kullanıcılarıyla buluşacak. Oyunun ücretsiz olarak sadece bilgisayar sürümü verilmekte. Konsol sürümleri halen ücretli. The Crew’in sistem gereksinimleri ise aşağıda bulunmakta.
TÜRKİYE EV DEKORASYONUNDA YİNE ZİRVEDE

TÜRKİYE EV DEKORASYONUNDA YİNE ZİRVEDE

Araştırma kuruluşu GFK’nın ülkemizde ve tüm dünyada yaptığı araştırmaya göre, Türkler evlerinin dekorasyonunu değiştirme konusunda yüzde 56 ile yine dünyada ilk sıradaki yerini aldı. Türkleri, peşinden Ruslar ise ikinci sıraya yerleşti. Araştırma kuruluşu GFK’nın 22 ülkede 25 bin internet kullanıcısıyla birebir yaptığı çalışmaya göre, katılımcıların yüzde 39’u evinin iç dekorasyonu, yüzde 38’i evin kendisi ve yüzde 35’i de ev mobilyaları ile ilgili değişiklik yapmak istediğini belirtti. Kadınların yüzde 43’ü evlerinde en çok iç dekorasyonu bütününü değiştirmeyi isterken, yüzde 40’ı mobilyaları, yüzde 39’u evin kendisini değiştirmeyi düşünüyor. Erkeklerin ise yüzde 35’i ev aletleri ve iç dekorasyonu değiştirmek istiyor. Evin iç dekorasyonunu değiştirmek isteyen katılımcıların ülkeler sıralamasına bakıldığında da yüzde 56 ile Türkiye ilk sırada geldi. Bunu yüzde 55 ile Rusya takip etti. Evin büyüklüğü ve genişliği konusunda değişiklik yapma arzusu yüksek olan ülkeler listesinde de yüzde 50 ile Hong Kong, yüzde 49 ile Rusya ve Arjantin başı çekti. Mobilyaları değiştirmek isteğinde de yüzde 54 ile Rusya, yüzde 49 ile Türkiye listenin ilk iki sırasında yer aldı. Ev aletlerini değiştirme isteği en yüksek ülkeler listesinde ilk sıralarda yüzde 45 ile Rusya, yüzde 40 ile Çin, bahçesini değiştirme veya geliştirme isteği en yüksek ülkelerin başında da yüzde 43 ile Meksika, yüzde 38 ile Avustralya yer buldu. Araştırmada, Türk kadınlarının yüzde 62’sinin, Türk erkeklerinin de yüzde 52’si evlerinin dekorasyonunda değişiklik yapmayı istediği belirlendi.
ÇOCUKLARINIZIN HER İSTEDİĞİNİ YAPMAYIN!

ÇOCUKLARINIZIN HER İSTEDİĞİNİ YAPMAYIN!

“Bu yazıyı yakın zamanda karşılaştığım bir olay üzerine kaleme aldım. İstanbul'da bir Pazar günü üç şeritli bir yolda ilerlerken akıcı olmasını beklediğimiz trafik sıkıştı. İlerde fark ettiğimize göre bir düğün konvoyu iki şeridi birden kapatmış ve kamera çekimi yapılması dolayısıyla oldukça yavaş hareket ediyordu. Bu durum trafiğin daha da yavaşlamasına sebep olmasına rağmen bunu kendine hak görebiliyordu. Bakıldığında burada her istediğini yapabileceğini düşünen, diğer sürücülere empati kuramayan küçük bir çocuk vardı aslında.”
         Çoğumuz büyüklerimizden duymuşuzdur,  eskiden çocukların anne ve babalarından istedikleri her şey alınmazmış. Bu biraz yokluktan biraz da çocukların şimdiki kadar söz sahibi olmamalarından kaynaklıydı. Günümüzde ise bazı ebeveynler onların her istediklerini almanın ve yapmanın tatminini yaşayabiliyorlar (bunun bir sebebi, çalışan anne ve babaların çocuklarına vakit ayıramaması ile oluşan açığı her istediklerini yaparak kapatmak istemeleri olabilir). Hatta bunun sevgiden kaynaklı olduğu yanılgısına düşebiliyorlar.  "Ben yaşamadım o yaşasın" şeklinde düşünebiliyorlar. Bu iki uç arasındaki salınımın dengeye ulaşması çocukların psikolojik gelişimlerinde oldukça önemli. Basit bir alma-almama meselesi değildir, bu. İstikrarlı yapılan davranışlar sonuçta kişiliğimizi belirler. Bugün sokakta “istedi diye” üçüncü dondurmasını yiyen, gece annesine makarna yaptıran çocuklar yarının aşırı doyurulmuş narsistleri olmaya adaylar ne yazık ki. Burada kast edilen, çocuklukta her istediği yapılan ve her istediğinin yapılacağı beklentisinde olan bireyin dünyayı algılama tarzının da bu üzere olmasıdır. Hayatına girecek diğer insanlardan da haklı bir bekleyişe girmesi, empati kuramamasıdır. Bu bir füzyon örneğidir ve sağlıklı değildir. Olması gereken çocuğun yerinde ve yeterince kırılmalara uğramasıdır, istediklerinin alınamayacağının/yapılamayacağının yaralamadan ama gerçekliğe uygun şekilde söylenmesidir. Mesela her dışarı çıktığında bir oyuncak satın alınamayacağını, her zaman ona ayırılacak bütçe olamayacağını, zaten evde olan oyuncakları hatırlatılarak sevgi ve güven çerçevesinde anlatabiliriz çocuklarımıza. Uygun şekilde anlatıldığında çocuk belki biraz üzülse de bu optimal (yerinde ve yeterince) bir kırılma oluşturacak ve bu sayede çocuğun gerçekliğe dokunması sağlanacaktır. Çocuk yarın kozasından çıkıp hayata kanatlandığında, kendinin ve diğerlerinin neyi yapabilir/yapamaz olduğunu idrak edecek dayanıklı bir ego kapasitesi geliştirecek, sınır tayini yapabilecektir. Bu da basit bir mesele değildir. İstikrarlı yapılan davranışlar sonuçta kişiliğimizi belirler.
             Peki çocuk yetiştirirken bu yanılgıya düşmemek için ebeveynler nelere dikkat edebilir?
  • Hayattaki tek odak noktanız çocuğunuz olmasın.
  • Çocuğunuza yönelik davranışlarınızda eşinizle tutarlı olun.
  • Teorik ve pratiğiniz örtüşsün (sözleriniz ve davranışlarınızda paralellik olsun).
  • Çocuğunuza evde ve toplumda uyması gereken temel kuralları öğretin.
  • Ağlamasını durdurmak için her istediğini yapmayın(bu sadece kısa süreli çözüm sağlar).
  • Sürekli en iyi ve en haklının çocuğunuz olduğunu söylemekten kaçının.
  • Çocuğunuzun işlerini onun yerine yapmayın.
  • Çocuğunuza sorumluluklar verin, iş yapma becerisi kazandırın.
  • Karşı tarafı da dikkate alabilmesi için empati kurmayı öğretin ve bunu içselleştirebilmeleri için, siz de insanlara empati kurun ve çocuğunuzun modelleyerek de öğrendiğini unutmayın.
Kanser Aşısını Bulundu

Kanser Aşısını Bulundu

Kübalı bilim adamları ve tıp doktorları, 25 yıldır üzerinde çalışmaları neticesinde, kansere karşı bir aşı bulmayı başardılar. Cimavax adlı verilen aşı, kanserli tümörün ürettiği ve kanda serbest dolaşan "epidermal büyüme faktörü" adı verilen proteini hedef alıyor ve kanserli tümörün büyümesini engelliyor. Kübada aşı halka ücretsiz verilmeye başlandı. İlk olarak 2008’deki klinik denemelerin ikinci fazında olan ve aşı olan kanser hastalarının diğerlerine oranla 4 ila 6 ay uzun yaşadığı tespit edildi. Küba Sağlık Bakanlığı tarafından; Cimavax isimli aşıyı halka ücretsiz vermeye başladı. Klinik çalışmalarda Küba’daki aşı uygulanan bin kişiden sonra Avrupa’da da bin kişi bu aşı uygulama testine tabi tutuldu. Kübalı bilim adamları, en büyük mucizesini sağlık alanında yaptı. Puronun çok miktarda içilen bu ülkede akciğer kanserinin çok yaygın olması nedeniyle azimli tıpçılar, 25 yıl boyunca kansere karşı bir aşı üzerine çalıştı. Aşının, ömrü bir yıla kadar uzatabildiği, 60 yaş altındaki hastalarda ise iyi sonuç verdiği ortaya konuldu. Bu aşı doğrudan tümöre saldırmıyor. Tümörün ürettiği ve kanda dolaşan “epidermal büyüme faktörü” adlı proteini hedef alıyor. Bu protein hücrelere büyümesini ve bölünmesini söylüyor, kanseri yayıyor. Aşı işte bu proteinin kanser hücrelerine yapışmasını engelliyor. Cimavax önleyici bir aşı değil. Var olan tümörlerin büyümesini ve staz atmasını engelliyor. Geç aşama kanseri, kronik ama beraber yaşanabilen bir hastalığa dönüştürüyor. Obama’nın Küba açılımından sonra ABD’deki Roswell Park Kanser Enstitüsü aşıya ilgi gösterdi ve klinik deneyleri başlatmaya karar verdi. Şu anda Gıda ve İlaç Dairesi FDA’dan izin alma sürecindeler. Bu aşının klinik testlerden geçmesi, ABD’de kullanıma girmesi 5-10 yıllık bir süreç. Küba’nın üretim kapasitesi sınırlı. Kübalı bilim adamları aşının testlerini akciğer dışındaki diğer kanserlere uygulama şansları da olmadığını belirttiler. ABD ve diğer ülkelerin katılımı çok önemli. Uzmanlar, testler olumlu sonuç verirse, bir gün Cimavax’ın insanların çocukken yaptıracağı önleyici bir aşı haline gelebileceğini belirtiyor. Küba sağlık alanındaki esas devrimi, insanlığın en büyük düşmanı olan kansere karşı yapmış olacak.