Önce gözlerle başlar aşk, Sürekli onu düşünürsün. Keşke tanışsam dersin. Ve tanışır arkadaş olursun. Derken flört dönemi başlar. Aşktan sonra sımsıkı bir bağ girer araya. Dersin ki bu benim evleneceğim insan. Sonra aileler tanışır. Söz, nişan ve evlilik gerçekleşir. Yada hiç flört etmeden görücü usulü de olabilir. Yani hepsinde bir imza atmanız yeterli.
Evlilik en güzel ama en zor kurumdur. Aşk, sevgi, sadakat ve saygı çemberi içinde verilen sözler yazık ki sonsuza kadar süremiyor.
Dünyada ve türkiye evlilik sayısı kadar boşanma sayısı da her geçen gün artıyor. Her ay yüzbinlerce çift boşanıyor. Peki sağlıklı bir evlilik için eşler birbirine nasıl davranmalı?
Evliliğin ilk yılları en sancılı ve zor yıllardır. Ne kadar tanırsan tanı o insanı aynı evi paylaşmayınca birbirini asla anlayamazsın. Hele bir de aileler işin içine girdi mi vay o evin haline.. Boşanma istatistiklerine bakıldığında boşanma oranı en fazla ilk yıllarda gerçekleştiği görülür. Size bir örnek vermek istiyorum. Bir arkadaşım liseden beri buna tam 7 yıl flört ettiği erkek arkadaşıyla evleniyor. Ve tam bir 1 ay sonra boşanıyor. Ona nedenini sorduğumda aldığım cevap: Biz birbirimizi yeterince tanımamışız.
Bu yanıt beni şaşkına çevirmişti. 7 yıl uzun bir süreydi. Peki neden boşanmışlardı.
Evlendiğinizde komşunun ister komşunun kızıyla, ister akraba ile, ister yabancı ile evlenin unutmayın ki her ailenin bir kültür yapısı vardır. O aileye katıldığınız zaman buna ayak uydurmak zorundasınız. Bu süreçte eşler ve aileler birbirine karşı anlayışlı olursa kolay atlatılır. Ama iki tarafta anlayışsız davranırsa ortalık cehenneme döner.
Yine kendi hayatımdan örnek vermek istiyorum. Bir komşumuzun kızı Fatma abla kendi akrabası olan bülent abi ile evlendi. Bülent abi çevremizde varlıklı bir ailenin tek çocuğu idi. Öyle bir düğün oldu ki muhteşemdi. Takılarından tutun, ev eşyaları, düğün sonrası balayı her genç kızın rüyası gibiydi…
Biz çocukları olur diye beklerken, 1 yıl sonra boşandılar. Ve duyduğum kadarı ile geçimsizliğin temel nedeni ailelerin evliliklerine çok fazla müdahale etmesiymiş.
Üstelik akraba olmalarına rağmen anlaşamaması ilginçti.
Evlilik sadece karı koca arasında değil ailelerle birlikte olan bir kurumdur. Ailelerinde anlayışlı olması gerekmektedir. Gelinin ailesi damat misyonunu yüklerken, Damadın ailesi geline gelinlik misyonunu yüklüyor.
Bu beklentiler dengeli olmalı. Unutmayın ki sizde bir zamanlar gelin ve damat oldunuz. İçinize dokunan çok konu oldu, belki sustunuz. Ama karşı tarafında sizin gibi yapmasını beklemeyin. Çünkü karşınızda yepyeni bir nesil var. Sadece anlayışlı olun büyükler. Evlenen çiftler ise saygıyı elden bırakmamalı. Unutmayın ki eşiniz tek başına bugünlere gelmedi. Sizin aileniz nasıl fedakarsa onlarda öyle fedakardır. Hayattaki en kutsal varlık olan aile dünyanın en zengin kurumudur. Unutmayın Ne ekersek onu biçeriz. Zaman su gibi akıp geçer.. Yeni gelinler ve yeni damatlar bir gün sizde geleceğin kayınvalide ve kayınpeder adayısınız.
Bu beklentiler dengeli olmalı. Unutmayın ki sizde bir zamanlar gelin ve damat oldunuz. İçinize dokunan çok konu oldu, belki sustunuz. Ama karşı tarafında sizin gibi yapmasını beklemeyin. Çünkü karşınızda yepyeni bir nesil var. Sadece anlayışlı olun büyükler. Evlenen çiftler ise saygıyı elden bırakmamalı. Unutmayın ki eşiniz tek başına bugünlere gelmedi. Sizin aileniz nasıl fedakarsa onlarda öyle fedakardır. Hayattaki en kutsal varlık olan aile dünyanın en zengin kurumudur. Unutmayın Ne ekersek onu biçeriz. Zaman su gibi akıp geçer.. Yeni gelinler ve yeni damatlar bir gün sizde geleceğin kayınvalide ve kayınpeder adayısınız.
Diğer bir konuda eşlerin çocukluk hayatlarında anne ve baba ilişkilerinde yeterince doyum sağlamamış ise bu evliliklerine de yansır. Örneğin çocuklarında annelerinden onay göremeyen erkekler yaşamı boyunca onay sorunu yaşar. Aynı şekilde çocukluğunda babalarından onay göremeyen kadınlarda bu sorunu yaşarlar. Yani önce mutlu bir çocukluk dönemi şart diyoruz.
Bir başka nedende eşlerin devamlı birbirlerinin olumsuz yönlerini çıkartmaları ve yetersizlik duygusunu birbirine yansıtmaları. Hiç unutmak bir akrabamızın kızı anlatmıştı. Temizlik yaparken eşi de arkasında geziyormuş. Yeterince temiz iş yapmadığını sürekli yüzüne vuruyormuş. Bu durum onu çok üzdüğü belli idi. Elinden geleni yaptığı söylüyor ama kocasının beğenmemesi onu oldukça yıpratmıştı. 3 yıl sonra selma ablaya eşiyle rastladım. Gayet mutlulardı. Bir gün dertleştiğimizde problemlerini nasıl çözdüğüne bana anlattı. Eşine şöyle demiş. 2 yıldır evliyiz. Ve senin bana bir çok konuda değe ve destek verdiğini biliyorum. Ama 2 yıldır temizlik konusunda beni sürekli uyarman çok yıprattı. Haklı olduğun yerler var ve onlar üzerinde gayret ediyorum. Ama sürekli eleştirdikçe temizlik yapmayı bırak evimin kadını olduğumu unutuyorum Sen böyle davrandıkça kendimi geri çekmeye başladım. Bu durumu beraber kurtaralım. Sen bana temizlik konusunda fazla müdahale etme ama hata yaptığım konuları bir sohbet ortamında benimle paylaş. Bende sana yanış yaptığım konularda benimle her zaman açık konuş içine atma..
Selma abla bu konuşmadan sonra eşinin çok değiştiğini söyledi. Demek eki eşler arası kendini DOĞRU İFADE edebilmek ve eşlerin BİRBİRİNİ ANLAMASI buymuş. Evliliğin sadece kadın ve erkeğin aynı evde yaşadığı alan olarak görmüyorum. İnsan ilişkilerinin ortak paydada çözülebileceği bir kurum olarak görüyorum. Çünkü evlendiğinizde gözünüzdeki kadın ve erkekte nihayetinde bir insan yani can. O ona misyon yüklenmiş bir eş, bir gelin yada bir damat değil ÖNCE BİR İNSAN. Yani evliliğin temeli de İŞTE BU İNSANİ İLİŞKİLERE DAYANIYOR. Karşımızdaki dünyanın en değerli hayat arkadaşı. Ölünceye kadar mahremiyetimizi ona sakladığımız tek insan..
Sizden sadece İNSANİ değerleri bekleyen bir kadın veya bir erkekte var karşınızda. Evli olan kadın ve erkeklere sesleniyorum. Lütfen sudan sebeplerle bu yuvayı yıkmayın, hele birde bu yuvanın güzel meyveleri varsa.. AİLE VARSA BİZ GÜÇLÜYÜZ.
Sevgiyle kalın.
0 yorum: